Önceki gün Pusula Gazetesi veya internet sayfasında okuduysanız, Erzurumlunun oruç halini deşifre eden açıklama Psikolog Fatma Altınay’dan geldi. Altına, “Oruç tutulurken yaşanılan şiddetli öfke genellikle engellenilmiş hissetmekten kaynaklanır. Aynı kişilerin Ramazan ayı dışında tuttukları nafile oruçlarda daha sakin oldukları ve saldırgan davranışlarda bulunmadıkları gözlemleniyor” tespitini yaptı.
Erzurum muhafazakâr, Erzurum milliyetçi bir şehirdir. Hassasiyetleri fazladır. Elan öyle kabul görür. Erzurumlu komşusunun hakkına riayet eder, küçüklere hoşgörülü, büyüklere saygılıdır. Gel gör ki bazı hallerimizin tarifini yapamayız. Teravih namazı öncesi İmam dini sohbet yapıyor. Geçtiğimiz yılda aynı camiye gittiğim için sözler neredeyse aynı. “Adam iftarını açmış, sigarasını yakıp kendini dışarı atacak. Sigarayla asansöre giriyor. Zeminde astımlı komşu sigara kokusundan asansöre binemiyor. Apartman merdivenlerimiz sigara izmariti. Tuttuğun orucun kabul olduğunu düşünüyorsan yanılıyorsun, çünkü kul hakkına giriyorsun”
Cami imamı bu hallerin İslam ile Oruç ile ilgisi yok diyor.
Hoca diyor ki, İslamiyet temizlik dinidir, asansörde sigara içemezsin, evin temiz olacak, apartmanın temiz olacak, bahçen temiz olacak. Mahallen temiz olacak. Eğer bunlara uymuyorsan bir eksiklik var demektir. Evimiz, bahçemiz, mahallemiz bizim giysimizdir. Temiz olmazsa imani manada noksanız diye yakınıyor.
İmamı şaşkına çeviren şeylerden biride Binbir Hatim geleneği olan bir şehirde böylesine hallerin nasıl olurda cereyan ettiğidir. Hem Kur’an okuyup, bu kadar çevreye karşı nasıl duyarsız olabiliyoruz değil mi? Cami imamına göre bunun en önemli sebebi, Kur’an-ı Kerim’i anlamıyor olmamız. Orijinalinden okuyoruz ama Allah Teala’nın bize emirlerini bilmiyoruz.
Erzurum’un büyük sorunu bu.
Oruç ağızla, çatık kaşlarla başkalarına bakmamız, trafikte korna sesleri, tacizler galiba alışkanlıklardan kaynaklanıyor. Yoksa Erzurumlunun inanç noktasında noksanlığının olduğunu düşünmüyorum.
Psikolog Altınay’ın altını çizdiği gibi alışkanlık gereği hırçınlaşıp, alışkanlıklar gereği çevremizi rahatsız ediyoruz. Erzurum insanının Kur’an Tefsiri okumamazlık yaptığını da düşünmek istemiyorum.
Cami İmamının altını çizdiği birçok nokta her yıl tekrar ediyor. Asansöre sigarayla binmemiz, izmaritlerimizi gelişi güzel atmamız ve o apartman, mahalle ve şehirde yalnızca biz yaşıyoruz halleri bu alışkanlıktan.
Birde trafik çıkmazlarımız var.
Yolun ortasına aracı terk eder gibi park etmek, yoğun akışın olduğu caddede dörtlüleri yakıp ekmek veya tatlı almak için trafiği engellemek bu alışkanlıklardan.
Oysa yaptığımız her hareket aynı zamanda kul hakkı kapsamında.
Yani keyfi tutumlarımız, kurnazlıkla yandan gelip ışık önünde en öne geçmek bir kul hakkıdır.
Cami imamının bir sonraki ramazanda aynı şikâyetlerle sohbet etmeyeceği umuduyla.