Bize değer katanları neden hep ölümden sonra kutsar ve kıymetiniz anlarız? Oysa bazı şeyler yaşarken anlam kazanmalı, taktir ve taltif edilecekse hayattayken yapılmalı…
Ne yazık ki geçmişimiz hatta günümüz hep bu hatalarla dolu.
Sosyal medya İstiklal Marşımızın yazarı ünlü şair Mehmet Akif Ersoy’un doğum günü kutlama paylaşımları ile dolu. Mehmet Akif, yalnızca doğum gününde değil her gün anacağımız, rahmet okuyacağımız bir değer…
“Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın” diyen Akif’in hayatı yokluk ve cefa ile geçti...
Bu millete özgürlük marşı yazan o şairin geri kalan hayatında neler yaşandığı herkesin malumu. Bakmayın bugün dört elle ismine sarıldığımıza, onun ölümü bile bir ders niteliğinde…
***
Gazeteci Kemal Öztürk’ün kaleme aldığı Akif’in cenaze namazında yaşananlar, günümüzde hiçbir şeyin değişmediğinin adeta bir göstergesi;
Çıplak Tabut
Cenaze namazı Beyazıt Camii’nde kılınacaktı. Az sayıda insan caminin kapısında bekliyordu. Bir araba yaklaştı. İçinden çıplak bir tabut çıkardı üç hamal.
Önce kimsesiz bir garibanın tabutu sandılar. Sonra bu çıplak tabutun Mehmet Akif’e ait olduğu anlaşılınca, camide sessiz bir kıyamet koptu. Akif’i kefensiz, çıplak getirmişler gibi, ağlamaya başladı oradakiler.
Birden Darülfünun öğrencileri her yandan camiye akmaya başladı. Gözyaşları içinde çıplak tabuta sarıldılar. Cami girişinin karşısında bulunan Emin Efendi Lokantası’nda asılı Türk bayrağını aldılar, çıplak tabutu örttüler. Kabe örtüsü bulundu bir yerden. Onu da tabutun üstüne koydular.
Gözyaşları, sessiz öfke, hüzün ve hasret birbirine karışmış halde cenaze namazı kılındı. Öğrenciler cenazenin araca konmasına karşı çıktılar.
“Üstadımızı, başımızın üstünde biz taşıyacağız” dediler.
Beyazıt’tan Edirnekapı Şehitliği’ne kadar Akif eller üstünde, başlar hizasında taşındı. Geçtiği her yerden insanlar cenazeye katıldı. Adını duyan hürmetle ayağa kalktı, Fatiha okudu, usulca kalabalığın arasında katıldı ve yürüdü. Kalabalık sayısı binlere ulaştı.
Edirnekapı şehitliğinde, Babanzade Ahmet Naim’in yanı başında kabre kondu Akif. Hafızlar Kuran okudu, imamlar dua etti. Sonra gençler hep birlikte ayağa kalktılar, gür bir sesle İstiklal Marşını okudular. Herkes ağlıyordu. Yürekler yanıyordu.
Gençler nutuklar irad etti. Bunlardan biri Edebiyat Fakültesi talebesi Abdülkadir Karahan’dı:
“Akif’in şahsiyetinde Türk gençliği yalnız güçlü bir nazım ve Millî Marşın şairini gaib etmiş değildir. Aynı zamanda sağlam karakterli, kalbinin bütün iman ve heyecanı ile inandıklarına ömrünün sonuna kadar sadık kalmış bir insan da yitirmiştir.”
Talebeler, mezar taşını kendi paralarıyla yaptırmaya ve her sene burada buluşmaya söz verip oradan ayrıldılar.
***
Dün bu millete ‘korkma’ diye başlayan istiklal marşı yazarına bunu reva görenler, bugün başka suretlerle kirli fikirlerini topluma adeta kusuyorlar…
Mehmet Akif başta olmak üzere bu ülkenin önemli bir çok değerine görülen bu muamele, içimizde yaşayan, bizden görünen ama asla bizden olmayanlar tarafından hala devam ediyor...
Bu ülke için can verenleri yok sayıyorlar…
Bu vatan için evlatlarını şehit verenlere ‘siz kimsiniz’ diyebiliyorlar…
Bu millete, bu vatana zerre faydası olmayanlar, dün de köşe başlarını tutmuşlardı bugün de hala oraları tutup ayrılıkçı tutumlarına devam ediyorlar...
***
Bu halkı ayırdınız, ötekileştirdiniz diyenlere Mehmet Akif Ersoy’a yapılanları gösterelim. O gün bunları yapanlar kimlerdi? Bu halk arasında ayrışmayı kim çıkardı bir düşünelim!
Bu vatanda yaşayan her birimiz biliyoruz ki kıyamete kadar bu topraklarda gözü olanlar bize rahat vermeyecek. Düşmanla baş ettik, Allah’ın izni ile yine baş ederiz. Bizim asıl sorunumuz bizden gibi görünen ama asla bizim gibi olmayanlarla!