“İşleyeceğimiz en büyük günah, birbirimize kayıtsız kalmamızdır” diyor akedemisyen yazar Alev Alatlı.
Bu sözü hayatımızın her alanına yayabiliriz.
Bir kentin adım adım çöküşüne, her geçen gün erimesine...
İnsanlığın, dostluğun yitişine...
Ve en önemlisi var olan kültürün adeta çığ altında kalışına, toprak kaymasında yok oluşuna...
Bırakın birbirimize kayıtsız kalmamızı, yaşadığımız şehre birle kayıtsız kaldık!
***
Kent adına şikayet ettiğimiz her ne varsa hepsini siyasete fatura ediyoruz ya...
Yanlış yapıyoruz!
Bu konuya dair kaç yazı yazdım hatırlamıyorum ama bir kez daha belirtmek istiyorum;
Bir kentin sahibi siyaset ve bürokrasi değil halkın ta kendisidir.
Şehir kan kaybediyor, giden üzgün, kalan dertli!
Herkes her şeyin farkında ama ayağa kalkan yok!
Ya takati kalmamış, ya da birşeyleri değiştirecek gücü...
Dönün bakın çevrenize kaç gerçek Erzurumlu kaldı yanınızda?
Kalanların kaçı gitmeye hazırlanıyor?
Ya da kaçı gidişattan hiç şikayetçi olmuyor?
***
Bu günlere bir günde gelmedik. Elbette bir günde de çıkamayız. Ama bir gerçek var ki bir yerden başlamalıyız.
Suni gündemlerle, adam kayırmakla, gerçeklerin üzerini örtmekle...
Birbirimizin arkasından kuyu kazmakla geleceğimiz yer ancak kör kuyu olacak!
***
Cumhuriyetin çimentosu olmuş, kurtuluş mücadelesinde bayrağı en önde taşımış bir şehrin geldiği nokta eğer canımızı yakmıyorsa...
Bize emanet edilen bölgenin lideri konumundaki kent küme düşmüşse...
Gidenin kurtuluş olarak gördüğü, kalanın her gün ah ettiği bir kenti hangi gelecek nesile emanet edeceğiz!
***
Dengi illerimiz kalkınmada bizi fersah fersah geride bırakmış. Ülke politikasında söz sahibi olmuş. Lobileri almış başını gitmiş.
Biz hala içimizdekilere sahip çıkmak yerine kendi evlatlarımızı biçip, dışarıdan gelenleri baş tacı ediyoruz!
Niye bunu yapıyoruz?
Biz bu günahları neden işliyoruz?
Ve biz neden bir türlü daldığımız bu kötü uykudan uyanamıyoruz?
Neden elimizdeki her şeyi kaybediyoruz?
Aslında teşhis belli tedavi de;
Ya birlik olur beraber kalkınırız, ya da birbirimizi yer hep birlikte yok oluruz...
Bir çeşme açılırken bile siyasetçilere methiye dizenler şehir göçerken siyasetçileri suçlamayın diyor. Klmi suçlayalım?
Erzuruma hızlı tren gelmeden , yani erzurum batıya yaklaştırılmadan göç bitmez, hızlı tren olsa sanayicide gelir, iş alanları artar, böylece insanlar iş için göç etmez
Bu kötü gidişata halkın içinden dur diyebilmesi için ne yapmak gerektiğini bilemem ama Erzurumlunun valiyi, belediye başkanını, milletvekillerini sayıp, sevdikleri kadar evlatlarını sevmediklerini ve onları savunmak için kendi ailelerini bile harcayabildiklerini bilirim. Öte yandan bizler de bu şehir için birşeyler yapmak isteyenlerin, şehrin hakkını savunmak isteyenlerin başına neler geliyor, ne çoraplar örülüyor bizler de görüyoruz.
Sevgili Sevda Incesu yazı çok güzel ve sonuna kadar katılıyorum .Erzurum'a sahip çıkmaya çalışanların, hataları söylemeye gayret edenlerin, uyaranların neler çektiğini, hatta başına neler geldiğini de de yazmak gerekir.Yine sizin gibi güzel insanların Dadaşlar diyarı Erzurum'un derdiyle derlenmesi çok çok kıymetlidir.sağ ol.Var ol.Allaha emanet ol.
Haklısınız bütün suç halkta siyasetçiler ne yapsın değil mi? El insaf
Erzurumlu için partisi, partisinin başkanı, siyasetçiler, yöneticiler Erzurum'dan da, Erzurumludan da önemli, değerli ve vazgeçilmezdir. Bu sebeple Erzurumlu ancak siyasi mitinglerde biraraya gelebilir. Haset, kıskançlık, çekememezlik Erzurumlunun ruhunda vardır ve doğruları söylese bile eleştirenler kötüdür, haindir.
Sevgili Sevda Incesu yazı çok güzel ve sonuna kadar katılıyorum da sizin yazdığınız gibi ekonomisi ile, sosyal dokusu ile, insanlığı ile, kültürel yapısıyla çöken, eriyen, çığ altında kalan, küme düşen Erzurum'a sahip çıkmaya çalışanların, hataları söylemeye gayret edenlerin, uyaranların neler çektiğini, hatta başına neler geldiğini de de yazmak gerekirdi diye düşünüyorum... Çok teşekkür ediyorum...
Reis İstanbulda 5milyonluk yeni şehir kuruyor, kanal İstanbul yapılacak , kim durur erzurum da