Ebu Hanife’nin meclisine gelen biri şöyle bir sual sordu:
Hamile bir kadın doğum sırasında vefat etti. Onu yıkamak üzere tahtanın üzerine koyduklarında karnındaki çocuğun yaşadığı anlaşıldı. Bu kadın böylece defnedilecek mi, yoksa bekletilecek mi?
Kadın şu anda yıkama tahtası üzerinde beklemektedir. Mecliste hazır bulunanlar birbirlerine bakıştılar.
Bazıları: “Bu kadın defnedilemez. Ancak bekletilir. Ola ki bekleme sırasında çocuk dünyaya gele” dediler.
Bazıları da: “Cenaze bekletilmez. Efendimizin hadisi vardır, ‘cenazenizi bir an önce toprağa verin’ buyurdu” dediler.
Böyle söylenmesine rağmen yine de gözler Ebu Hanife Hazretleri’ndeydi. O, söylenenleri dikkatle dinledikten sonra fikrini açıkladı:
“ Bu cenaze, ne defnedilir, ne de çocuğun doğması için bekletilir?
Dinleyenler şaşırdılar; Ne yapılır öyleyse? Geride başka ihtimal mi var sanki?
Evet, Hazret-i İmam’a göre asıl ihtimal geridedir ve olması gerekeni şöyle dile getirmiştir:
“Bu hamile kadının karnı ameliyatla açılır, çocuğu alınır, sonra defnedilir!”
Dinleyenler hep birden bu görüşe iştirak ettiler. Doktor geldi. Hamile kadının karnı yarılıp çocuk sağ olarak çıkarıldı. Sonra defnedildi, çocuk bakıma alındı.
Daha sonra bu çocuk büyüdü, sıhhatli ve akıllı bir çocuk olup, Ebu Hanife’nin ilminden, irşadından istifade etti. Ebu Hanife’nin gösterdiği fıkhî çare ile hayata gelişinden dolayı halk ona Ebu Hanife’nin oğlu adını takmıştı.