Rasul-i Ekrem (sav)'in Mekke'yi fethettiği gün, İslâm düşmanı Ebu Cehl'in idam fermanı verilmiş oğlu İkrime, ölüm korkusuyla kaçıp Yemen tarafına gitmişti. Onun eşi Ümmü Hakîm ise Müslüman olmuş ve İkrime'nin bağışlanmasını Rasulullah'tan (sav)istirham etmişti.
Allah Rasulü (sav) İkrime için güvenlik garantisi verince, hanımı Ümmü Hakim onu aramaya çıktı. Tihâme sahillerinde deniz yolculuğu sırası Müslüman bir kaptanla görüşmekte olan İkrime'yi buldu. Kaptan ona diyor ki:
- Lâ ilâhe illallah Muhammeden Rasulullah de, canını kurtarıver!
İkrime şu karşılığı veriyordu:
- Ben de zaten bunu için kaçıyorum...
O sırada İkrime'nin karısı ortaya çıkarak şu haberi verdi:
- Ben insanların en iyisi ve en hayırlısının yanından geliyorum. Onunla konuştum, o sana eman verdi, seni güvenceye aldı. Gel gidelim, kendine kıyma!
Beraber yola çıktılar. Bir konaklama yerinde İkrime, eşiyle birlikte olmak istedi. Kadın onu şiddetle reddetti:
- Olmaz! Ben Müslümanım sen ise kâfirsin, deyince İkrime:
- Doğrusu, seni benden uzaklaştıran şey, gerçekten önemli olmalı, dedi.
İkrime Mekke'ye yaklaşınca, Rasulullah (sav) ashabına şöyle dedi:
- Ebu Cehl'in oğlu İkrime, mümin ve muhacir olarak size geliyor. Sakın babasına sövmeyiniz. Çünkü ölüye sövmek ona ulaşmaz, diriye zarar verir.
Rasul-i Ekrem (sav) İkrime'yi görünce sevinçle onu karşıladı. İkrime sordu:
- Ey Muhammed! Sen beni neye davet ediyorsun?
- Allah'tan başka ilâh olmadığına, benim O'nun kulu ve Resulü olduğuma inanmaya, namaz kılmaya ve zekât vermeye... davet ediyorum.
- Vallahi sen sadece hakka davet ediyor, iyi ve güzeli emrediyorsun. Sen peygamber olmadan önce de bizim en doğrumuz ve en iyimizdin.
İkrime bu konuşmadan sonra Allah Resulü (sav)'in elinden tuttu, Kelime-i Şehadet getirip Müslüman oldu.