Tanzimat yıllarında İç Anadolu’nun büyük şehirlerinden birinde Ulucamide vaaz veren bir hoca vardı. Hoca her gün kürsüden vaazını verir, sözü bitince kürsüye elini şiddetle vurur ve “Çoban çaldı düdüğü” der, kürsüden inerdi. Bu hal senelerce devam etti.
Bir gün cemaatten bazıları sordular, “ Hocam, senelerdir, ‘Çoban çaldı düdüğü’ deyip duruyorsunuz. Fakat bunun ne demek olduğunu izah etmiyorsunuz. Biz de merak ediyoruz. İzah eder misiniz?”
Hoca bu talebin üzerine cemaati kırmayıp anlattı:
“Biz vaktiyle medresede talebe idik. Bir arkadaşımla bir başka köye vaaz için gidiyorduk. Yolda bir subaşında bir çoban bizi uzaktan görmüş. Sarığımızdan ve kıyafetimizden bizim medrese mollası olduğumuzu tahmin etmiş. Biz subaşına varıncaya kadar abdest alıp cemaatle namaz kılarız, diye beklemeye başlamış. Biz varınca hemen saygıyla karşıladı ve ‘namaz kılalım’ dedi. Biz de hazırlandık ve cemaatle namazı kıldık. Çoban bize azığında ne varsa ikram etti, beraber yedik. O zaman çoban dedi ki: ‘Haydi herkes içinden bir niyet tutsun ve niyetin kabulü için beraberce dua edelim.’
Herkes içinden bir niyet tuttu ve hep beraberce dua ettik, dileklerimizin kabulünü istedik. Dua bitince çoban dedi ki, ‘ Şimdi herkes, aklından geçirdiği duasını söylesin.’
Bunun üzerine arkadaş, ‘Ben meşihat dairesine yani fetva merkezine aza olmak istedim, bunun takakkuku için Allah’a yalvardım’ dedi.
Ben ise , ‘ Memleketimdeki Ulu camiye eskiden beri vaaz olmak isterdim, bunun tahakkuku için Allah’a niyaz ettim’ dedim.
En son çoban, ‘ Ben de Allah’ın ve Peygamberinin razı olduğu bir kul olarak imanı kamil üzere ruhumu teslim edip cennete gitmeyi diledim Rabbim’den...’dedi.
Aradan zaman geçti. Arkadaşım emeline nail olup fetva heyetine aza oldu. Ben de Ulucamiye vaiz oldum. Senelerdir burada vaaz ediyorum. Bizim duamız kabul olduğuna göre çobanın da duası kabul olmuş görünüyor. Biz dünyalık istedik, o ebedi kurtuluş istemiş, muhtemelen kurtulmuştur. Bir çoban kadar basiretli olamadığım için hayıflanır dururum. Demek ki ilim de yetmiyormuş, basiret ve izan olmayınca!”