Türkiye’de rejim tartışmaları hiç bitmez! Kimileri devletinkini, kimileri de kendi rejimlerini özümseyip, değiştirmeye çalışmadan, mutlu olmayı beceremezler.
Bir kere rejim denilen, yönetme ve düzenleme biçiminin istikrarlı olması şart. İşinize gelmediğinde yan çizilen, viraj alınmaya çalışılan bir ilkesizliği rejim diye yutturmanın, sarsıntıdan başka faydası olmaz. Rejimin bir manifestosu olmalıdır.
Elbette rejim varsa, onun bekçileri de olmalıdır. Öyle her şeyden etkilenen, anında yelkenleri yere indiren, iradesiz tiplerden rejim bekçisi filan olmaz. Rejim bekçisi dediğin, zor zamanlarda da ilkelerinden vazgeçmeyen, inançlı, kararlı ve varacağı hedefin doğruluğundan emin kimsedir.
Rejimi bir kere delmekten bir şey olmaz diyenlerin, rejime sadakatleri filan da hiç olmaz. Bir kere nefsine yenilen, sonsuz kere daha arzularının kıskacından kendisini kurtaramayacak demektir. Güvensiz tiplerden, rejime sadakat beklemek, abesle iştigal etmeye denk düşer.
Rejimin şurasını burasını törpüleyerek, onu kendinize uydurmaya çalışmak, kısa vadede zevk verse de, gitmek istediğiniz hedefe asla sizi ulaştırmaz. Eve gitmek için, iş yerinize çıkan yola saparsanız, asla eve varamazsınız. Rejim de sistemli bir yoldur. Sürekli kestirme yollar keşfetme macerasına açık bir uyanıklığı da kabul etmez. Yolunuzdan bir kere sapmaya görün, tefessüh eder.
Güneşin başımızın üzerinde boza pişirdiği günlerde, derin bir siyasi rejim sorunu üzerine yazacağımı sanıyorsanız, aldandınız. Bir zamanlar adından çok bahsettiren Dr. Mehmet Öz demişti ki; “100 yaşına kadar sağlıklı yaşamak, imkansız bir şey değil. Yeter ki rejiminizi, yani hayatınızı yönetme ve düzenleme biçiminizi gerçekçi olarak kurun ve ona sadık kalın.”
Dr. Öz’ün söylediklerine itiraz decek değilim ben sadece ne yapıyorsanız ona inanmanızı ve sonuna kadar prensipli olarak uygulamanızı söyleyebilirim. Sakın ara rejim kepazeliklerine girerek ana rejiminizi delmeyin.
Önemli başka bir noktada, totaliter bir rejim sevdasına girip, hayatınızda devrim niteliğinde değişiklikler yaparak, travma etkisi yaratacak durumlara düşmeyin. Bu travma denilen mevzu illa kötü bir şey yaptığınızda başınıza gelmiyor. Ani değişiklikler, sonuçları teoride iyi de olsa, ani olunca travmaya neden olabiliyor!
Sağlıklı ve düzenli beslenme ile istikrar bir araya gelince de, rejimin kralı ortaya çıkıyor. Buna kesinlikle emin olabilirsiniz. Yoksa ekmeği, şekeri, yağı topyekun yasaklayınca, ızdıraptan başka bir şey olmuyor. Sonra mı ne oluyor? Dayanamıyorsunuz, daha bir şiddetle hepsine saldırmaya başlıyorsunuz, çektiğiniz işkence yanınıza kar kalıyor.
yandaş medya gibi,uzaylı sofrasını bildik kesimlere sunan diyetisyenler gibi, sizin çoğu yazılarınız da bildik o kesimi içeriyor. Mesela bu rejim yazısı gibi. Mood's'in geçende açıkladığı, 193 ülke içerisinde Türkiye, Arjantin'de yüzde 242, Suriye'de yüzde 147, Türkiye'de yüzde 102' lik enflasyonla, Angola, guetemala, venezuela, vb. üçüncü dünya ülkelerini bile geride bırakarak dünya 3.' sü olmuş bir ülke durumunda. Türk ekonomisi bitmiş.Enflasyon açlık, yoksulluk, fakirlik, ezilen, mutsuz, huzursuz ülke insanı demektir. Durum tam da böyle. Bu yazınız o kesime, bu kesime hitap etmiyor. Yazılarınızı gerçekleri görerek yazmanızı tavsiye ederim. Yazılacak çok çok şey var da ... neyse.Hayırlı Cum'a'lar. Selamlar.
Sayın Yazar, rejimle boğuşanlar , mücadele edenler, fakir ,fukara, garip, gureba değil, tuzu kuru olan,kalbur üstü olan,milli gelirin 49.5'ini alan mutlu bir azınlık. Zavallı garibim günlük ihtiyacını karşılayamıyor, nerede kaldı, şekeri, kolesterolü,tansiyonu artıran, yüksek enerjili gıdaları alıp yiyecek de rejim hastası olacak, böyle bir şey yok. Bir lahmacunun 300 TL, bir tas çorbanın 250 TL, bir porsiyon dönerin 750 TL olduğu bir ülkede, rejimi herhalde, 17 bin TL alan as.ücret, düşük maaşlı aç ve düşük maaşlı yoksul insanlar çekecek değiller. Bu ülkede ölçüler alt-üst oldu.Bu ülke tanınamaz hale geldi. Hele Ramazan'da, gazetenizin diyetisyenleri, sahurda bunu, iftarda bunu yiyiniz veya yemeğiniz diye öyle astronomik menüler sunuyorlardı ki, insanın kahkaha ile gülmesi geliyordu. Bunlar herhalde uzayda yaşıyorlar, sundukları menüler de uzaylı menüleri. Rejimi, yapan aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yiyenler, düzgün beslenemeyen zavallı garibanlar yapacak değiller ya. Sayın Yazar