Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş; “Türkiye’de yaşlı nüfus arttı, doğurganlık ise azaldı. 20 sene sonra askere gönderecek genç bulamayacağız,” şeklinde açıklama yapmış.
Sayın Bakana sormak istiyorum. “Neden acaba” diye hiç kendinize sordunuz mu? Bugün mama, çocuk bezi fiyatını biliyor musunuz? Çocuk pantolonu ne kadar haberiniz var mı? Charles de Gaulle Fransız Lisesinde okuyan çocuğunuza hiç okul kıyafeti aldınız mı? Ya da Fransız Lisesine yıllık ne kadar ücret ödüyorsunuz? Aklımızla dalga geçer gibi “millet çocuk yapmıyor” derken önce bu sorulara cevap vermelisiniz.
Türk-İş, 4 kişilik bir ailenin Temmuz ayı açlık sınırının 19 bin 234 lira, yoksulluk sınırının ise 62.652 lira olduğunu açıkladı. Yani 4 kişilik bir ailenin yoksul olmadan yaşayabilmesi için aylık 62 bin liradan fazla bir bütçeye sahip olması gerekiyor. Asgari ücretin 17 bin 500 lira, emeklilerin 12 bin 500 lira aylık aldığı bir ortamda kim çocuk yapmak ister ki!
Bir Ayda 104 Kat Fazla Maaş
Ülkemizde 17 bin 500 lira ile çalışanlar olduğu gibi 1 milyon 820 bin lira aylıkla çalışanlarda var. Düşünsenize aynı üniversiteden, yada eş değer üniversitelerden mezunsunuz. Biriniz diğerinden 1 değil, 2 değil, 3 değil, 5 değil, 10 değil, 50 değil, tam 104 katı fazla maaş alıyor. “Asgari ücretle bir genel müdürün maaşını nasıl kıyaslayabiliyorsun” diyenler olabilir. Hiç kusura bakmayın, aradaki fark 104 katı ise tereddütsüz kıyaslanır. Bu memurlar içinde geçerli. 1 milyon 820 bin lira maaş alan kişi, bir memurun ortalama 50 katından fazla maaş alabiliyor. Asgari ücretliden aylık 104 kat fazla almak için hangi üniversiteyi bitirmek ya da kaç tane üniversite okumak gerekir? Bu maaşları almak için ne tür bir yeterliliğe sahip olunmalı? Ve aradaki uçurum neden, nasıl bu kadar açıldı?
Yaptığı iş ister çok başarılı isterse çok yorucu olsun, 50 katı, 100 katı, hatta emekli aylığına göre 100 katından çok fazla maaş, gelir dağılımındaki adaletsizliğin son noktasıdır. Ayrıca o görevi pek çok kişi yapabilir (ki) bu ülkede siyasal bilgiler mezunu biri Maliye Bakanlığı yaptı ise herkes her işi yapabilir.
Ekonomik göstergeleri rayına oturttuktan sonra en öncelikli uygulanması gereken politika gelir dağılımında oluşan uçurumu kapatmak olmalıdır. Bu yara kapanmadıkça hastalık devam edecek ve toplumsal huzurun bir yanı daima eksik kalacaktır.
Vergi Vermeyen Şampiyonlar!
Son günlerin en fazla tartışılan gündemlerinden biri yeni vergi yasası ile birlikte vergi vermeyen firmalara olan tepki... Bazı oldukça büyük firmalar vergi vermiyorlarmış, veriyorlarsa da hakkıyla vermiyorlarmış. Aslında naylon işlem ya da kaçırma değil, mevcut yasaların verdiği hakla yarım yamalak işlemler yapılıyormuş(!)
Düşünsenize, bir yanda binbir zorlukla işletmesini ayakta tutmaya çalışıp, vergiden hiç kaçırmayan dürüst esnaf, bir yanda yıllık milyarlarca liralık satış yaptığı halde vergi vermeyen işletmeler! Bu durumdan bizler yeni haberdar oluyoruz ve vergilerin neden, nasıl verilmediğini bilmiyoruz...
Kamuoyunda vergi vermediğinden dolayı adı geçen firmalara geçmiş yıllardan bu güne kadar 200 bin liranın üzerinde alışveriş yapmışımdır. 200 bin liralık ödememden toplam ne kadar vergi alındığını merak ediyorum ve Maliye’den soruma cevap vermelerini bekliyorum.
Yavuz Hırsızı Ev Sahibini Bastırır
İnsanlar o kadar gergin ki resmen belasını satıyor. Caddeye, sokağa, mağazaya, parka, görüşmeye ‘vela havle’ duasını okuyarak gider olduk. Kimin gücü kime yeterse saldırgan tavır sergiliyor. Azıcık sert birini gördüklerinde ise geri adım atmak onlar için çok zor olmuyor. Yasalarda boşluk olunca “nasıl olsa bir ifade verip çıkacağım,” diyerek önlerine gelene kötü muamele yapanlar var.
Perşembe günü Pusula Gazetesi’nin manşetten verdiği haberi okumuşsunuzdur. Pusula Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Sevda Güneş İncesu ve Yazı İşleri Müdürü Cihat İncesu, Kuzeydoğu Anadolu Kalkınma Ajansı (KUDAKA) ile ilgili yaptıkları bir haberden dolayı görüşmek için çağrıldıklarında fiziki şiddetle karşılaşmışlar. Gazetenin gündeme getirdiği haber belgeleriyle ortada iken, proje kaydını gizlemek, üstüne özür dilemek yerine şiddete başvurmak suçluluk psikolojisinin verdiği çıkmazdan kaynaklanıyor. Dedim ya toplum gergin, tüm sorunları şiddet, bağırtı, şamata ile çözmek gibi eğilim var. Aslında şiddete başvuranları atacaksın hapse, içerde en az 2 yıl geçirecekler ki dünyanın kaç bucak olduğunu anlasınlar. Ancak yaptıkları kınama, ifade verme, para cezası ile geçiştirilerek bu tür insanlar daha da cesaretlendiriliyor.
…
Sevda Güneş İncesu ve Cihat İncesu’ya geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Şiddete başvuran magandaları ise en sert şekilde kınıyorum.
Sayın Yazar, diyecek, söyleyecek, sayfalar dolacak kadar, o kadar çok şey var ki ne diyelim "Allah yardım etsin" . Âmin. Selamlar.