Terörsüz Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin ufkudur. Türkiye Yüzyılı için terörün tasfiyesi şarttı. Kanlı terör örgütü kendini feshetti. PKK’nın kendini feshi içerideki sözde liberal, küresel (kağıtçılar), İngiliz etkisindeki entelejensiya, terör örgütü çevrelerinden saçma sapan açıklamalar geliyor.
En net cevap Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi; “Devletimizin toprak bütünlüğü, milletimizin birlik ve beraberliği, üniter yapımız, bayrağımız, resmî dilimiz asla tartışma konusu değildir. Ne yapılıyorsa ‘tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet’ diyerek sembolleştirdiğimiz ilkelerimiz çerçevesinde yapılmaktadır. Cumhuriyetimizin temel niteliklerine dokunulmasına bu işin yaygarasını koparanlardan önce biz karşı çıkarız, biz itiraz ederiz.” diyerek tartışmalara noktayı koydu.
Fakat bazı çevrelerin süreci zehirlemek, Türkiye’yi Sevr, Mondros Mütarekesi şartlarına döndürme gayretleri dikkat çekiyor. Bunları ciddiye aldığımız için değil ama bir cevap vermek açısından birkaç söz gerekiyor.
Geçenlerde Adıyaman, Ağrı, Batman, Bingöl, Bitlis, Dersim, Diyarbakır, Hakkari, Iğdır, Kars, Muş, Siirt, Urfa, Şırnak ve Van Baroları tarafından benzer saçmalıklar ortak açıklamayla duyuruldu.
Açıklamada, "Toplumsal barışın kalıcı hale gelmesi, ancak toplumun tüm kesimlerinin hak ve taleplerini kapsayan hukuki düzenlemelerle mümkün olacaktır.” Bu düzenlemeler, adil bir toplumsal uzlaşı için zemin hazırlayacak ve Kürt meselesinin hukuki bir çerçevede tartışılmasına olanak tanıyacaktır" ifadeleri yer alıyor.
Sanırsınız ki Türkiye’de bir iç çatışma yaşanmış! PKK’yı Müslüman Kürt toplumuyla eş tutan zihniyetlerin kime hizmet ettiği malumdur. Ancak bilmedikleri şey, Türk ve Kürt çatışmasının bu topraklarda dün olduğu gibi yarında olmayacağı gerçeğidir.
Mondros Ateşkes Antlaşması
Savaşın kaybedilmesi üzerine ağır bir antlaşma imzalandı. Mondros Ateşkes Anlaşması, ağır şartlar taşıyordu. Limni Adasında, Mondros Limanında İngiliz Agamemnon gemisinde İngilizler adına Amiral Arhtur Calthorpe ve Türk heyeti adına Hüseyin Rauf Orbay’ın imzaladığı 25 maddelik bu mütareke ile Osmanlı devleti her açıdan İtilaf devletleri tarafından işgale açık hale getiriliyordu.
İşgal çeşitli bölgelerden başlarken, Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının başlattığı Milli Mücadele’de görünür hale geliyordu. En zor döneminde bu millet 7 düvele karşı vatan topraklarını kanıyla yazdığı bir destanla bağımsızlığa ulaştırırken, Lozan Antlaşması ile de kuruluşun tapu senedi alınıyordu.
Bugün, her anlamda yenilen terör örgütünün feshini farklı boyuta taşımaya çalışan İngiliz gölgesindeki kalemler ve sözde zevata hatırlatalım, bu iş öyle olmuyor beyler!
Erzurum Kongresi Kararları; Vatan bir bütündür bölünemez.
2. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı, millet hep birlikte direniş ve savunmaya geçecektir. 3. Doğu illerinin ve bütün vatanın bağımsızlığı, Osmanlı Hükümet tarafından sağlanamazsa, geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet milli bir kongre tarafından seçilecek, kongre toplanmışsa seçimi Temsil Heyeti yapacaktır.( artık Osmanlı Hükümeti teslimiyetçi olduğu, Anadolu’yu temsil gücünün kalmadığı, İstiklal mücadelesi Temsil Heyeti tarafından yürütüleceği vurgulanıyordu.)
4. Milli kuvvetleri etkili, milli iradeyi hakim kılmak esastır.
5. Hrıstiyan unsurlara (azınlıklara) siyasi hakimiyetimizi ve sosyal dengemizi bozucu haklar ve ayrıcalıklar verilemez. Ancak bu vatandaşların can, mal ve ırzları her türlü saldırıdan korunacaktır. 6. Manda ve himaye kabul olunamaz.
Sivas Kongresi Kararları; Millî sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür. Millî gücü etkin, millî egemenliği de hâkim kılmak şarttır. Manda ve himaye kabul edilemez. Türk ülkesini parçalamaya yönelik her türlü girişim (Ermenilik ve Rumluk iddiaları) kabul edilemez. Hıristiyan azınlıklara ayrıcalık tanınamaz.
Evet beyler, meselenin özü budur!