Kültür emekçilerini derinden yaralayan ve iyi niyetle düzenlendiği izlenimi veren bu ‘iz bırakanlar’ töreni, Erzurum’da sanat ve kültürün siyasetin gölgesinde nasıl unutulduğunu çarpıcı biçimde ortaya koydu. Kızgınlıktan çok utandım. Şehrin valisi, belediye başkanı ve rektörler… Hangi objektif kriterlere dayanarak bu ‘iz bırakanlar’ seçildi diye akıllarından geçti mi?
Erzurum’da ya da ülkenin diğer şehirlerindeki derneklerin genel karakteri nedir? Gözlemim şu: Dernek başkanları, bu yapıyı kendi egemenlik alanlarına dönüştürerek etraflarını biat edenlerle kuşatmaya; sürekli öne çıkıp koltuğu bırakmayacak bir üye profili oluşturmaya eğilimlidir. Kıskançlık ve benmerkezci ihtiras, objektif değerlendirmeyi silikleştirir. Sonunda yıllarca süren sözüm ona bu ‘demokratik dernek iktidarı!’ tutkusu, gerçek kültürel dinamizme katkı sağlamaktan çok, kişisel nüfuzu pekiştirmeye hizmet ediyor.
Henüz yeni bir oluşum olan Şehirdar Derneği de bu geleneğin bir parçası. Dernekten bir yetkili, Valilik ile ortaklaşa düzenleyecekleri toplantıda “Erzurumlu kültür-sanat alanında iz bırakmış isimleri” onurlandıracaklarını ve benim de katılmamı istediklerini belirtti. İlk anda şüphelendim; zira bu tür derneklerde “ihtiraslı adamlar” tanınmış isimleri yanlarına çekip prestij kazanmayı sever. Önce “gelemeyeceğim” derken, ikinci aramada “gelirseniz memnun oluruz” denilince kendimi utandırmamak için daveti kabul ettim.
Gümrükhanı’nda düzenlenen törene katıldım. Protokol konuşmaları bittiğinde (kimsenin kültürden, sanattan söz etmediği, sadece hizmetlerin sayıldığı bir sunumdu) anladım: Burada gerçek sanatın işi yok. Teşekkür belgelerini kamu aktörleri takdim etti; ancak adıma ait belgeyi bile okumadılar! Çünkü ben bir iz açıcı değildim!
Vali Bey ile ilk kez tanışmayı beklerken elimdeki imzalı son romanım ‘Nefî-Şairi Öldürmek’ romanını da ona sunmayı planlamıştım. Erzurum’u ve Pasinler’i anlattığım gerçek bir edebiyat eseri...
erkek din adamları, kadın din hanımları, iş adamları, börekçiler, barcılar, maketçiler, akademisyenler açtıkları iz nedeniyle sahneye davet ediliyor. Arada “şehrin düşünce beyni”, “filozofu”, “büyük şairi”, “en büyük yazarı”, “araştırmacısı”, “İsmet Özeli” falan filan benzetmeleriyle kişiler biz alkış cemaatine sunuluyor. Etkili yetkili kimse sormuyor: Bu unvanları kim verdi, hangi akademik temele dayanıyor?
Nihayet: Elhamdülillah, Rabbim beni korudu. Ben bir gazeteci ve yazarım. Kitaplarım ülkemin bütün kütüphanelerinde var. ABD Kongre Kütüphanesi’nde, İngiliz ve Fransız Milli Kütüphanelerinde de yer alıyor. Erzurum’u ve tarihini anlatan romanlarım (örneğin Nene Hatun) 19. baskıya ulaştı; kırk yakın akademik çalışmada kitaplarıma atıf yapıldı. Hakkımda bir yüksek lisans tezi hazırlandı. Erzurum şehir temalı şiirlerim ve binlerce yazım bu listeye girmeme yetmedi. Börekteki ustalık romandaki ustalığı geçti!
Latifeli serzenişim bir tarafa resmi protokol ve dernek yetkililerine son olarak şunu hatırlatmak isterim: Yazarlara, şairlere haksızlık etmeyin. Yerel yöneticiler ve dernek temsilcileri, sanattan ve kültürden beslenen topluma sunulan manevi sermayeyi görmezden gelmemeli. Törenlerde değerlendirme ölçütleri açıkça duyurulmalı; akademik, edebi ve sanatsal katkılar objektif kriterlerle belirlenmeli. Jüri, kendi dar çevresi yerine alan uzmanlarından oluşmalı; öneriler bilimsel ve sanatsal komisyonlarca değerlendirilmeli. Böylece gerçek emek sahipleri, sahte listelerin değil, hak ettikleri takdirin muhatabı olur.
Valiliklerin, derneklerin ve belediyelerin düzenlediği kültür-sanat etkinlikleri, şehrin hafızasını ve yaratıcı birikimini geleceğe taşımak için büyük bir fırsat sunar. Ne yazık ki hâlâ “iz bırakmak” ile kendini pazarlamak karıştırılıyor. Bu hayal kırıklığını yalnızca kişisel bir ayıp olarak değil, Erzurum’un kültür politikasındaki temel eksikliklerin göstergesi olarak görmeli, uyanık kalmalı ve gerçek üreticileri savunmalıyız.
Günün birinde evin ergeni (Misal adı Ahmet olsun) eve küsmüş dama çıkmış. İş güç var Ahmet ortalıkta yok. Nerde? Damda yatıyor. Olanı biteni damdan izliyor. Yatıyor ama karnı da acıkmış Ahmet'in. Bakıyor yemek vakti geliyor, hazırlıklar başlıyor. Altta tabak çanak sesleri, üstte Ahmet'in mide gurultusu. Ahmet küs, ortalıkta yok ama ana yüreği dayanmaz. Anası diyor ki bir tabak da Ahmet'e ayıralım. Ahmet adını duyunca pür dikkat kafayı uzatıyor. Anası daldırıyor kepçeyi, dolduruyor tabağı. Ahmet dayanamıyor sesleniyor aşağı: "Ben yemiyorum ama kime ayırdıysanız o az olmuş." Eee bu bir mesel. Mesel olmasına mesel de gel gör ki hâlimiz de farklı değil. İstemem yan cebime koycular mı dersin, çağır gelmeyelim çağırma küselimciler mi dersin. E bir de böyle ben yemiyorum ama az olmuşçular var. Ama sadece bu kadar olsa iyi. Artık hem yemeğe pis diyorlar, hem az olmuş diyorlar, hem yemem diyorlar, hem de ona tabak ayırmadın mı ortalığı ayağa kaldırıyorlar. E ağabeyi ne diyorsunuz ateşi yakalım, aşı pişirelim sonra bırakıp kazanı komple size mi verelim?
"Cevâhir kadrini cevher furûşân bilir" maalesef memleketimiz "taşra" kimliğinden sıyrılamamış "eniğini yiyen pisik" kıvamında bir şehir. Şehir Der idare yapısındaki genç arkadaşlar hata yapabilir. Mesele idareyi yürüten "âkîl"lerin taltif törenini kimseyi gücendirmeyecek şekilde hakkını vererek icrâ edebilmeleri. Üstelik bu" taltif listesi"ni onaylayan resmî bir kurul mu var ki listeye memleketin en maruf romancısını bir saat kala olsa dahi eklemek mümkün olmuyor? Adam, göçmemiş, Erzurum'dan kaçmamış, kentin bütün hoyrat ve şark kurnazı tavrına rağmen duruşunu bozmamış, okuduklarım kadarıyla her biri oldukça nitelikli, üstelik milli, manevî, tarihî, yöresel ve ulusal kültüre hizmet eden eserler telif etmiş. Başka bir şehirde yahut Avrupa'da olsa iş bambaşka bir renge boyanırdı. El hasıl "pabuç pahalı ama çorap delik" bir daha ki organizasyonu hiçbir siyasî veya kişisel hesap iması yahut izlenimi vermeden yapmanız ve yazarın gönlünü harbi ve hasbi bir şekilde almanız dileğiyle.
İki yıl önce istanbulda yazarımızla gerçekleştirdiğimiz bir konferans-imza günü etkinliğimizden tecrübemle açıkça belirtmek isterim ki kendisinin ima edildiği gibi yazarlık kompleksleri olan "çeşitli irtibatlar kuran,görüşmeler yapıp karar verip-değiştiren" biri asla değildir.Erzurum ve edebiyat adına değerli her etkinliğe bilet parası dahi kabul etmeden gelen önemli bir isimdir. Son olarak değerli yapıtlarını inkar edemeyen ancak bir sanatçıya karşı avamca bir üslupla yapılan açıklmaları utançla okudum keşke iyi niyetinize değilde şüphelerinize güvenerek ilk kararınızı uygulasaymışsınız tekrar görüşmek ümidiyle selam ederim hocam...
Yazarın hakkı var Erzurumlu olup bu işlerin içinde olan herkes bilir ki siyaset konuşur her zaman kendilerini savunurken yazara çamur atmakla da aslında karakterlerini biraz daha açık etmişler...
Erzurum Erzurum! Şaşırmadık şehirde kültür-sanatın ivmesi düşüşte ödül için pek de uygun bir zaman değilken hemde iz bırakanlar gibi iddialı bir adla bu işe girişmek hiç mantıklı olmamış başlık büyük altı doldurulamamiş buram buram desinler kokmuş...Allah kabul etsin ne diyelim. Talat hocam sizin almamanız ödül olmuş selamlar !
Sayın Talat Uzunyaylalı'nın son yazısında değindiği ödül törenimize ilişkin bazı yanlış anlaşılmaları düzeltme ihtiyacı doğmuştur. Öncelikle, kendisi ödül almak üzere bizzat davet edilmiş, ancak bu nazik davetimize karşılık olarak katılmayacağını açıkça beyan etmiştir. Biz de bu doğrultuda, tören planlamamızı yaparken ismine özel bir plaket hazırlamamış bulunmaktayız. Ancak sonrasında ne değiştiyse — muhtemelen etkinliğin güzelliği ve gördüğü ilgi üzerine — kendisi kimi aradıysa, kimle nasıl bir temas kurduysa “katılmak istiyorum” mesajı tarafımıza iletilmiştir. Burada altını çizmek isteriz ki, bu ödül töreni günübirlik kararlarla yürüyen sıradan bir etkinlik değildir. Katılımın teyidi, plaketlerin özenle hazırlanması ve program akışının düzenlenmesi ciddi bir planlama gerektirir. Bu sürece saygı göstermeyen birinin, sonrasında dışarıdan farklı bir çaba içine girmesini de doğrusu kamuoyunun takdirine bırakıyoruz. Biz, edebiyatına kıymet verdiğimiz bir yazarın böylesine yakışıksız bir serzenişle değil, daha ölçülü bir yaklaşım ve hakkaniyetli bir bakışla katkı sunmasını tercih ederdik. Saygıyla duyurulur.
Şehrimizin özgün birçok kitabının yazarı sayın Uzunyaylalı, Öncelikle bizler sizi Erzurum için değerli gördüğümüz için sizleri programımıza davet ettik . Siz de telefonda belirtmediğiniz ama yazı içeriğinde belirttiğiniz gibi takdim törenine katılmayacağınızı belirttniz. Program akışı belli olduktan sonra ve programa çok hakın bir zaman da tekrar katılacağım diye mesaj gönderdiniz. Ancak ciddi bir iş ortaya koyduğumuz için ilgili makama tekrar adınızı zikredemedik hakkınız var. Tabiki bu yazınızdan dolayı Size karşı nefsi davranıp Erzurum için değerli olduğunuzu be eserlerinizin kalitesini inkar etmeyeceğim . ( Ama Şahsıma yönelttiğiniz niyet okumalarla alakalı Hakkımı helal etmiyorum Her namazınız da aklınıza gelir umarım) Yine Orada takdime katılan kişilere karşı tutumunuzu yeniden değerlendirmenizi rica ederim. Çünkü her biri sizin gibi çok değerli şahsiyetler, Erzurum Şehrini diri tutan değerlilerimiz .>>>>>>
güzel bir yazı bu da teşekkürler.