İnternette milyonlarca kez kopyalanmış yazılardan birinde ‘iki zengin insanın ibretlik sonları’ anlatılır. Belki bilirsiniz:
· Eymen Bistani, hayatta iken Lübnan'ın en zengin adamıydı…
Beyrut’u en iyi noktadan gören bir tepede kendisine görkemli bir mezar yaptırmıştı. Oraya gömülmeyi vasiyet etti; ama kader onun umduğundan çok farklı biçimde tecelli etti, uçağı Lübnan’dan 12 bin kilometre uzakta denize düştü.
Milyonlarca dolara mal olan aramalar sonunda enkaz bulundu ama cesede ulaşılamadı. Avustralya-Sydney açıklarında köpek balıklarıyla dolu bir körfez, Bistani’nin mezarı oldu. Yaptırdığı mezar da bir sembol olarak kaldı.
İnsanın aczinin ve kaderin gücünün bir sembolü…
2018 yılıydı…
· Lord Teshlid, İngiltere tarihinin en zengin birkaç adamından biriydi. Hâlâ öyle…
O, yaşadığı çağda zaman zaman devlete bile borç veriyordu. Malikanesindeki oldukça büyük ve korunaklı bir odayı akıl almaz servetinin kasası olarak kullanıyordu. Yani bankası aynı zamanda eviydi. Bir gün hazinesine girdi ve yanlışlıkla kapı üstüne kapandı. Oda kusursuz izolasyonla inşa edildiği için Lord ne kadar bağırıp çağırdıysa, yardım istediyse de sesini kimseye duyuramadı. Sık sık yolculuk edip eve uğramamasına alışkın olan hane halkı da onu arama ihtiyacı hissetmedi. Ancak Birleşik Krallık kanunlarına göre beş yıl bekleme süresi dolup da varislerin miras tespiti için kasa kapısını yıktırmasından sonra görüldü ki cesedi tamamen çürümüş olan Lord, ölmeden evvel, bir rivayete göre hazine odasındaki banknotlarla; başka bir rivayete göre de parmağını kesip akan kanıyla zemine şu cümleyi yazmıştı:
‘Hâle bakın! Dünyanın en zengin insanı açlıktan ve susuzluktan ölüyor…’
19’uncu yüzyıl bitiyordu…
★★
Yaşadığınız yıl, içinden geçtiğiniz çağ, dönem ne olursa olsun…
Dünya hayatında mal ve servet ile her şeyi çözebileceğini ve planladığı her şeyi gerçekleştirebileceğini sanan fânilerin şunu hesaba katmaları lazım:
İnsan, hayatı boyunca her sabah evinden çıkar, akşam olunca döner; ama bir gün çıkar ve bir daha da evine, sevdiklerine dönmesi mümkün olamaz.
Herkes plan yapar…
Varlıklı insanlar, servet edindiler diye plan yapmaktan vazgeçmezler; aksine onlar planlarını çok daha fazla ayrıntı üzerine ve belki daha titizce yaparlar…
Ama hayatın da kendince planları vardır.
★★
Hayatın türlü türlü planlarından oluşan o bilinmezler kolajına ‘kader’ diyoruz…
Ve ben bu metni, yazdıklarımı belki okuma ihtimali olan birkaç kişiyi plan yapmaktan vazgeçirmek için yazmadım. Kadere iman etsek de -ki ediyoruz, amenna- Tanrı bizi oturup kaderimizin getireceklerini beklemekten men ediyor. Bu durumda ban de naçizane sesimi duyurabildiğim herkesin, varsa birkaç okurumun, hayatını çok iyi planlamalarını diliyorum; ama sürprizlere açık olmalarının da her halükârda yarar getireceğini görebiliyorum.
Çünkü sürprizlere açık olmak ve öyle durumlarda teslimiyete, duaya ya da mizaha sığınmak, çok derin hayal kırıklıkları yaşamamızı önler.
Toparlanmamızı ve hemen yeniden ayağa kalkmamızı sağlar.
★★
Başkalarının vicdanına ve izanına erişemem belki ama çocuklarıma ve öğrencilerime önerdiğim, gerçekleşmesini yürekten dilediğim bir şey var:
Mademki hayat hem kısa hem de kötü sürprizlere bu kadar açık, o halde siz de bu kısacık hayatta daha çok insanı, daha çok canlıyı mutlu edecek bir akış planı yapın.
Ve o plana elinizden geldiğince sadık kalın!
★★
İyi biri olmak, insanlara, hayvanlara ve doğadaki canlı-cansız tüm varlıklara, tüm yaratılmışlara ‘yaratandan ötürü’ iyilik yapmak için zengin biri olmak şart değil.
Hep öyle derler ve hakikaten de öyledir: Her şey parayla pulla olmuyor!
Hatta şöyle diyelim: İyilik söz konusu olduğunda yüreğiniz her zaman paranızın yapabildiğinden daha fazlasını yapabilir…
Zenginlik, iyi bir insan olmaya ne vesiledir ne de engel…
Eğer yüreğiniz yetmiyorsa trilyonluk servetiniz bile birine ufacık bir iyilik yapmanıza yetmez!
Bütün servetini (!) vererek bir kutu süt alıp sokaktaki kediyi besleyen çocuğu düşünsenize…
Onun yaptığına paha biçebilir misiniz?
Eymen Bistani ve Lord Teshlid, yaşarken ondan daha mutlu mu yaşadılar sanki?
Ve dünyayı terk ederken ondan daha mı zengindiler?