ضَرَبَ اللّٰهُ مَثَلاً لِلَّذ۪ينَ كَفَرُوا امْرَاَتَ نُوحٍ وَامْرَاَتَ لُوطٍۜ كَانَتَا تَحْتَ عَبْدَيْنِ مِنْ عِبَادِنَا صَالِحَيْنِ فَخَانَتَاهُمَا فَلَمْ يُغْنِيَا عَنْهُمَا مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاً وَق۪يلَ ادْخُلَا النَّارَ مَعَ الدَّاخِل۪ينَ
“Allah, inkâr edenlere, Nuh'un karısı ile Lût'un karısını misal verdi. Bu ikisi, kullarımızdan iki sâlih kişinin nikâhları altında iken onlara hainlik ettiler. Kocaları Allah'tan gelen hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara: Haydi, ateşe girenlerle beraber siz de girin! denildi. (Tahrîm - 10)
Tahrîm on birinci ayette ise “Allah, inananlara da Firavun'un karısını misal gösterdi. O: Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun (kötü) işinden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar! demişti,” farklı bir örnek veriliyor.
Bu iki âyet, eşlerin inanç birliğinin olmayabileceğini, farklı inanç eksenlerinde hareket eden bireylerin evlilik bağında hem kopuş hem de dayanma potansiyeli barındırdıklarını gösterir. Nuh ve Lût’un eşleri, inanç farklılığını ihanete dönüştürmüş; toplumun zulmüne ortak olarak kocalarının peygamberlik görevini baltalamışlardır. Buna karşılık Firavun’un karısı, zulmeden bir kocaya rağmen imanî duruşunu koruyarak kendi iç muhasebesini ve umudunu Rabbine yöneltmiş; nihayetinde Kur’ân’da örnek sadakat ve teslimiyet simgesi olarak zikredilmiştir.
Dört bin yıl öncesinin bu psikolojisi, çağımızda hâlâ geçerliliğini korur. Kentleşme, bireyselleşme ve hızla değişen değerler evlilik kurumunu zayıflatırken, farklı inançlara sahip çiftler arasında çatışmalar, ayrılıklar ve boşanmalar da yaygınlaşmıştır.
İnanç, hayatın ve şahsın tutum, duygu, düşünce ve davranışlarını anlamlandıran bir ölçüdür. İnanan bir kimse, her eylemi ve sınavı Rabbine hesap verilecek bir sorumluluk alanı olarak görür; bu farkındalık, zor zamanlarda kulun en sağlam sığınağı hâline gelir.
İnanmayan bir birey ise değer ve anlam haritasını çevresinden ve toplumsal kodlardan besler; o da kendi dünyasında bir anlam evreni oluşturur. Dolayısıyla her iki hayat yolculuğu, tercihlerinden ve sonuçlarından sorumludur.
Sonuç: Tahrîm sûresi örnekleri, bugün de bize bir uyarı niteliğindedir: İnanç ayrılığı ne kadar derin olursa olsun, sonuçlarını belirleyecek olan ahlaki tutum ve niyettir. Çünkü bu dünyada, her şeye Hakîm olan Allah’tır. O, kullarının niyetlerinden ve tercihlerinden haberdardır. Zorluklarla sınandığımızda, yalnızca inanç eksenli bir duruş, kişiyi gerçek kurtuluşa götürecektir.