Atatürk Üniversitesi, Mayıs ayının son haftasında yaz/bahar şenlikleri düzenlemiş. Geleneksel olarak. Şenliklerle ilgili basında çıkan haberler ve rektörlük sitesinin verdiği bilgiler aynı! Rektörlük arkasında gerçekleşmiş. Coşkulu bir atmosferde geçmiş.
Üç gün boyunca sürmüş. Şenliklerde; spor gösterileri, oyunlar, halk dansları, konserler ve DJ performansları yer almış. Akşamları sahne alan sanatçılar sayesinde kampüs adeta bir festival havasına bürünmüş(!).
İlk gün sahneye “Doğan Şayır, Mahmut Kıvanç ve sevilen müzik grubu Kolpa, gençlerin büyük beğenisini toplarken; DJ Batu’nun performansı gecenin enerjisini zirveye taşıdı.” İkinci ve üçüncü günde değişik isimler var ama hava aynı hava.
Açıklama noktası virgülüne böyle.
Şimdi asıl meseleye gelelim ve soruları Rektör Prof. Ahmet Hacımüftüoğlu’na yöneltelim. Dahası biraz hasbihal edelim, bakalım Rektör bey bize hak verir mi?
Hatırlatalım ki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kültür konusunda hassasiyetiyle bilinir. Bu alanda başarısızlıktan söz eden birçok konuşmasını da hatırlarım. Yine Cumhurbaşkanının, kültürel alanda verdiği ödülleri de hatırlayalım ki, ‘dımtıs’ tabir edeceğimiz bir değer ifade etmeyen “şarkıcılar” ve icraları için bir ödül uygulaması da yok.
Erdoğan’ın ihtas ettiği veya desteklediği kültürel ödüller, bu milletin milli ve dini kimliğini besleyen alanları içerir ve teşvik etmeyi hedefler. Sanatı ve zanaatı gelecek nesillere aktarmak için çaba içerir.
Bir yanda günlük tüketilen, 80 yıldır Batılılaştırma gayretlerinin sonucu her yerde duyacağınız “dımtıs” müzikler, öte yanda ise binlerce yıldır koca bir çınar gibi yıkılmayan “türküler”. TRT Müzik ve TRT Türkü radyo kanalı dışında kamu kurum ve kuruluşlarının da “türküleri” fark etmesi gerekmez mi?
Söz ve bestesi Erzurum’un değeri İbrahim Erkal imzası taşıyan ve Zara’nın seslendirdiği “Avuntu” isimli ilk kasetinde bir türkü var, dinleyin tavsiye ederim;
“Türküler susmaz.. Davul olur zurna olur tar olur / Türküler susmaz dostum bir destan olur /Yağmur olur dolu olur kar olur / Halay olur zeybek olur bar olur / Her gönülde başka başka yar olur / Dert çeken oldukça türkü var olur / Türküler susmaz susmaz türküler gürler gürler”
Siz hiç ismi veya tırnak içerisinde “şarkısı ve sözü” bir ay, yıl, iki yıl boyunca her tarafta çalınmasına rağmen hatırda kalanını gördünüz mü?
Göremezsiniz!
Ama Dadaloğlu hiç ölmez, Karacaoğlan, türküler ile yaşar. Pir Sultan Abdal, asırlar geçmiştir ve yine asırlar geçecek hep yaşayacaktır. Erzurumlu Emrah’ta öyle. Sümmani Baba, Ercişli Emral hiç yitip gitmeyecek. Asırlar öncesi ve asırlar sonrasında ayakta kalacaklar.
Milyonlarca “dımtıs” her gün, her ay çöp olup giderken, onlar hep yaşayacak. Çünkü Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun ifadesiyle ‘elma dalından uzağa düşmez’. Türküler, Türk milleti var oldukça onun için var olmaya devam edecektir.
Bedri Rahmi Eyüboğlu diyince hatırlatmazsam olmaz, “Benim yüreğimde boylu boyunca, Memleketim var, Taşıma toprağıma toz konduranın Alnını karışlarım.. Şairim /Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası
Ayak seslerinden tanırım / Ne zaman bir köy türküsü duysam /Şairliğimden utanırım /Şairim /Şiirin gerçeğini köy türkülerimizde bulmuşum / Türkülerle yunmuş yıkanmış dilim / Onlarla ağlamış, onlarla gülmüşüm”
Sayın Rektörüm Ahmet Hacımüftüoğlu, sizin de aynı duygularda olduğunuzu tahmin etmek zor değil. Şenlik düzenlerken aklınızda olsun lütfen, o sahneye birkaç Aşık, Gazelhan çıkarsanız, kızan olsa da millet alkışlar. Türkülerle de coşar üniversite gençliği.
Bu gençliğe dayatılan müziği değil, ana sütü gibi arı duru türküleri verelim. Bir katkı sunalım.
Gelin büyük bir adım atın, gelecek şenliklerde “dımtıs”a bir nokta koyun!
Kardeşleri Gazze’de öldürülürken şenlik düzenlemek müslümana yakışmaz,biz komşusu vefat ettiğinde tv açmayan ipe çamaşır asmayan bir kültürden geliyoruz,kendimizi Müslüman olarak addediyorsak onlarda kardeşlerimiz olduğuna göre aşıklamada aynı dımtısta aynı.Z kuşağı denilen kendini kaybetmiş nesle aşıklama dinlettirilmesini önermekte çok düşündürücü.