Dr. Mehmet Ali Türkmenoğlu’na göre Osmanlıcılık, Osmanlı Devletini kurtarma planıdır. Prof. Dr. Azmi Özcan, İslam Ansiklopedisi’nin “Osmanlıcılık” maddesinde, 1789 Fransız ihtilali ile başlayan milliyetçilik akımlarının özellikle Balkanlarda ‘kendi devletini kurma’ fikrini geliştirdiğini, bu bağlamda çeşitli tehlikelerin baş gösterdiğinden bahseder.
Prof. Özcan’ın ilgili makalesinde, Osmanlı Devleti’nin “Avrupa’da yayılan milliyetçilik fikirlerini önceleri aynı etnik yapıdaki unsurların ittihadı şeklinde yorumlayıp bunu bir Avrupa meselesi olarak değerlendir”ğinden, Sırp isyanı ve bağımsızlıkla sonuçlanan Yunan isyanından sonra Balkanlar’daki hıristiyan uyruklarının Avrupa’dan aldığı destekle yoğunlaşan bir şekilde ayrılıkçı temayüller sergilemeye başlamaları karşısında ise bunun Osmanlı toplum yapısının mevcut hali içinde durdurulamayacağını görmüştür. Böylece daha geniş muhtevalı bir Osmanlı kimliği oluşturulması kaçınılmaz olmuştur.” der.
II. Mahmud’un 1826’da ifade ettiği, “Ben tebaamın müslümanını camide, hıristiyanını kilisede, Mûsevî’sini havrada farkederim, aralarında başka bir fark yoktur” şeklindeki sözleri Osmanlıcılık kavramının ana ilkesini teşkil eder.
Namık Kemal, Midhat Paşa, Şinasi gibi dönemin isimleri dil, din, ırk ayrımı olmaksızın herkesin eşit sayıldığı Osmanlı toplumunun fikir insanlarıdır. Prof. Dr. Azmi Özcan, İdeolojiler ve milletler çağında Osmanlı Devleti’nin ilk siyasî ideolojisi olan Osmanlıcılık bir devlet siyaseti tarzında Tanzimat’tan Cumhuriyet’e kadar değişik şekillerde varlığını korumuş, hatta genel olarak Cumhuriyet’e de intikal etmiştir.” tespitini yapar. (Kaynak: İslam Ansiklopedisi)
1877-78 (93 harbi) Osmanlı Rus savaşında Osmanlı Devleti’nin yenilmesi üzerine Ayestefanos Barış Antlaşması (Yeşilköy) imzalanmıştı. İlgili antlaşma oldukça ağır hükümler içermesi üzerine İngiltere’nin başını çektiği devletler Osmanlı ve Rus Devletlerine birer nota vererek söz konusu antlaşmanın yerine Berlin Antlaşması’nı imzalattılar. Berlin konferansında Kıbrıs adasının da yönetiminin İngiltere’ye bırakılmasına karar verildi.
Günümüzde çokça taraftarı olan, çoğunlukla Misak-ı Milli ile karıştırılan ve eski toprakların kazanılmasını nostaljik olarak içinde barındıran Yeni Osmanlıcılık Fikrinin nereden çıktığı elbette önemli. Daha önemli olanı ise Osmanlıcılık fikrinin daha çok Türkiye önüne dağlar yığılması için kullanılan bir argüman olarak Türkiye karşıtı güçlerce kullanılıyor olmasıdır.
Osmanlı’nın devamı, Hilafetin terkedilmesinin büyük hata olduğu üzerine de ciddi tartışmalar mevcuttur. Akademik düzeyde bu tartışmada behis yoktur. Fakat siyasi losyonu yüksek alttan yürüyen dedikodudan ibaret tartışmaların yararının olduğunu düşünmek garip geliyor.
Son olarak toprakları paylaşım listesinde olan Osmanlı Devleti, gelen felaketten en az zararla çıkmak için önce İngiltere’nin başını çektiği Rusya ve Fransa’nında içinde olduğu İtilaf Devletleri ile müttefiklik aranmış, İngiltere, Fransa ve Rusya nezdinde girişimler bulunulmuşsa da kabul görmemiştir. Osmanlı Devleti daha sonra Almanya’nın başını çektiği İttifak ülkeleri safında birazda zorunlu olarak savaşa girmiştir. Savaşın temel sebeplerini oluşturan, sömürgecilikten pay alma kavgasında Osmanlı Devleti, Arabistan coğrafyasını kaybetmiştir.
Osmanlı’nın imzaladığı Sevr anlaşması, Ankara ve çevresinde bir toprak parçasını Türklere bırakmıştır. Geri kalan topraklar İngiliz, Fransız, İtalyan ve Ruslar tarafından paylaşmayı hedeflemiştir. Sevr’in ardından imzalanan Montros Ateşkes antlaşması ile de Ordunun silahlarını bırakması, yani Türk Ordusunun terhis edilmesi gibi ağır yükümlülükler vardır.
Bütün günahlarına, hatalarına ve yanlışlara rağmen bugünkü Türkiye kazanımı saygıyı hak eder. Süreçte Milli Mücadele hayati bir yere sahiptir. Lozan ise her türlü mahalle dedikodusuna rağmen Türkiye Cumhuriyeti’nin başta savaştıkları ülkeler ve dünya tarafından kabulünü imza altına alan antlaşmadır.
Fakat toplumda sosyal medya üzerinden de zaman zaman hortlayan tevziratların peşine takılanların birilerinin ekmeğine yağ sürme ihtimallerini de düşünmelerinde yarar olduğunu düşünüyorum. Bugünkü Suriye ve Irak’ın kendileri için örnek olabileceği kanaatindeyim.