“Öyleyse, cesaretinizi yitirmeyin ve üzülmeyin:
Eğer (gerçekten) inanıyorsanız mutlaka (insanların)
en üstünü olursunuz.”
Âl-i İmrân sûresi / 139
Sen bu satırları okurken göz pınarlarından damlayan yalnızlıklar gamzelerini ıslatıyor belki...
Yenilgilerinin acısı sıcacık...
Dost sandığın bir hainin daha yeni girdi kabzasına kalbinden çıkan hançeri...
Seni başa çıkılması gayrimümkün dertlerin ortasında bir başına bıraktılar hepsi...
Yılgınsın, vazgeçmek için bile geciktiğini sanıyorsun.
İçinde bir vadi, “kaybettin artık!” nidasını yankı yankı çoğaltıyor.
Gözlerinden cesaretine dair son ümit damlacığı da düştü düşecek...
Buraya kadar demeye ramak kaldı!
Hâlin buysa yeniden başlamak zamanın geldi demektir.
Müjde Rabb’inden sana...
Yıkılmış gönlünü tamir edesin diye!
Hak bildiğin yolda cesaretle yürüyesin...
Üzüntülerin kırbacıyla örselenmiş ruhunu yeniden inşa edebilesin diye!
Allah, hakikatin yolunda attığın her adımı güçlendireceğini vaat ediyor.
Küçük kurnazlıkların mağduru olman karşılığında, büyük davanın üstün insanı olmak şerefiyle yaralarını sarıyor.
O hâlde üzülmek ne demek...
Kim el-Cebbâr seninleyken kırabilir cesaretini?
Toparlan artık...
Hakikate dönüşsüz bağlılığını kalbinde büyüt...
Cennet yolculuğunda karşılaştığın küçük sıkıntılara acıyan gözlerle bak!