Ülkemizde uzun süredir beklenen İklim Yasası sonunda yüksek sesle konuşulur oldu. Beklenti büyüktü, çünkü dünya yanıyor, şehirler sular altında kalıyor, çiftçi toprağını, gençler umudunu kaybediyor. Ancak ortaya çıkan taslak, bırakın umut vermeyi, tam bir hayal kırıklığı. Çünkü samimi bir mücadele niyeti yok gibi görünüyor.
Öncelikle açık konuşayım bence bu yasa, iklim krizini ciddiye almıyor. 2053 gibi uzak ve denetlenmesi mümkün olmayan bir hedef atılmış ortaya. Güzel, peki yarın ne yapacağız? Önümüzdeki beş yıl için hangi somut adımlar planlandı? Enerji dönüşümü nerede? Ulaşım politikası nerede? Sanayinin, inşaatın, tarımın karbon ayak izini azaltmaya yönelik hangi net hedefler var? Cevap belli ve orada aslında, koca bir boşluk.
Üstelik yasa, en büyük kirleticilere neredeyse dokunmuyor. Termik santraller, ağır sanayi tesisleri, plansız kentleşme projeleri... Hepsi adeta özel bir koruma zırhına alınmış. Yani kirliliğin ana kaynaklarına değil, göstermelik tedbirlere yükleniliyor. Bu tavır, “mış gibi yapmak”tan başka bir şey değil. İklim kriziyle gerçekten mücadele etmek isteseydik, en başta bu dev kirletici sektörlere net ve bağlayıcı yükümlülükler getirilmesi gerekmez miydi? Oysa şimdi, doğaya zarar veren büyük şirketlere “rica minnet” yöntemleriyle yaklaşılması öneriliyor.
Daha da kötüsü, denetim mekanizmaları neredeyse yok. Bir yasa, yaptırımı yoksa, sadece bir temenniden ibarettir. İhlal edenin yanına kâr kalacak bir düzenlemenin adını “İklim Yasası” koymak, kelimenin tam anlamıyla beklentileri karşılayamamaktan başka bir şey değildir.
Vatandaşın sürece katılımı da maalesef yok! Ne yerel yönetimlerin güçlendirilmesine dair ciddi bir madde var, ne de halkı iklim mücadelesinin parçası yapacak bir mekanizma. Yani bürokratlar karar verecek; halk ise ancak sonuçlarına katlanacak. Bu anlayışla, toplumsal bir iklim seferberliği başlatılamaz.
Finansman kısmı da tam bir fiyasko. İklim dostu dönüşüm için ciddi teşvikler, kamu yatırımları, adil geçiş planları şartken; yasa taslağında bu konular ya hiç yok, ya da üstünkörü geçilmiş. Böylece dönüşüm maliyeti, nasıl finanse edilecek bununda açıklanması gerekir. Büyük kirletenlere vergi indirimi gelirken sık sık elektrik zamları olması abesle iştigal değil midir?İklim adaleti böyle mi sağlanır peki? Pek sanmıyorum!
Bu yasa, Türkiye’nin iklim krizine gerçek bir çözüm üretme iradesinden ne kadar uzak olduğunu gözler önüne seriyor. Anlaşılan o ki, Paris Anlaşması imzalandı diye bir “kağıt üstü yasası” hazırlanmış gibi geliyor bana. Oysa doğa, kağıt üstündeki vaatlere değil, gerçek eylemlere bakıyor. Ve doğanın sabrı bizimkinden çok daha az.
Özetle, İklim Yasası, göz boyamalara aldanmaz. Doğa, kendisine yapılan hiçbir ihaneti tarihin hiçbir döneminde affetmedi! Affetmeyecek de.