57. Alay; Fransa ve İngiltere'nin planlarıyla başlamıştır. Bu plan öncelikle İstanbul’u işgal etmek ve Osmanlı’yı boğazları geçerek savaş dışı bırakma planları yapmışlardır. Ancak bu planda başarısız olup İstanbul’u ele geçirememişlerdir. Sonra bu isteklerinden vazgeçmeyip başka bir plan daha yapmışlardır. Gelibolu yarımadasına çıkarma yapıp kıyılardan bütün Osmanlı Devleti’ni temizlemeyi düşünmüşlerdir. Osmanlı Devleti ikileme düşüp nereden saldıracaklarını tartışmışlardır. Ortak kararla yerin Saroz Körfezinin ve merkezde durmaları gerektiğini kararlaştırmışlardır. Ancak yedek kuvvet olan Bigali köyünde yer alan 19. Tümen komutanı, Yarbay Mustafa Kemal Atatürk, ordudan farklı bir görüş benimsemiştir. Çıkacakları yerin Arıburnu olduğu ve kıyıdan hemen geri püskürtülmesi kanaatindeydi. İşte 25 Nisan gecesi 19. Tümen karargahında top sesleri duyulmaya başlandı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk haklı çıktı. Liderimizin bu ileri görüşlülüğü görevini çok başarılı bir şekilde gerçekleştirmesiyle bizlere liderlik etmiştir. Daha sonrasında üstlerden gelen emirle tabur askerlerle birlikte gazimizin düşmanı karşılaması istenmiştir. Ama çok hızlı olunmalıydı ki düşman merkeze ilerlemesin. Mustafa Kemal Atatürk’ün kafası çok karışıktı. Çok hızlı bir şekilde karar vermesi gerekiyordu. Ya verilen emir ya da hızlı ilerleyen düşmanı düşünüp dediğini yapmalıydı. Bunları bizim istikbalimiz adına yaptı. Hemen harekete geçildi. 57. Alay’ın hepsine görev verdi ve harekete geçtiler. 25 Nisan sabahına kadar Conkbayırı’na kadar liderimiz Atatürk tarafından komuta edilip 57. Alay arkasından geliyordu. Düşman kuvvetleri az sayıda askerimiz olduğu için kıyıya çıkmışlardır. 261 rakımlı tepeye çıkılmıştır. Bu bölge kaybedildiği için askerler kaçmaya başlamış ve Conkbayırı’na tırmanmışlardır. Burada tarihe geçen bir konuşma mevcuttur.
-Niçin kaçıyorsunuz? Dedim.
- Efendim düşman…
- Nerede düşman?
-İşte… diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Gerçekten de düşman bana, benim askerlerimden de yakın. Düşman bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek kötü duruma düşecek. O zaman bir mantıkla mıdır, yoksa bir içgüdüyle mi, bilmiyorum, kaçan erlere:
- Düşmandan kaçılmaz, dedim.
- Cephanemiz kalmadı, dediler.
- Cephanemiz yoksa süngümüz var, dedim ve bağırarak:
- Süngü tak, dedim. Yere yatırdım. Erler yere yatınca düşman da yere yattı. Kazandığım an, bu andır. Düşman ne yapacağına karar verinceye kadar 57. Alay’da Conkbayırı’na yetişti.”
Burada Atatürk mili mücadele ruhunu aşılayıp büyük bir başarıyı her zamanki gibi yine kazanmıştır. 57. Alay kendisinden kat fazla olan büyük bir orduya karşı kahramanca müdahale edilmiş ve alayın verilen değerlere göre üçte ikisi şehit oldu. Bunların arasında Binbaşı Hüseyin Avni Bey’de şehit düşmüştür. Gün sonuna doğru, düşman 261 Rakımlı Tepeden temizlenip milletimizin az sayılı, kahramanca, tüm duygularında vatanları yattığı bu kişiler sayesinde gidişat değişmiştir. Daha sonrasında 57. Alay’ın sağ kalan askerleri Filistin Cephesi’nde yerlerini almışlardır. Tüm kahramanlarımızın ruhu şad olsun, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere. Yaptıklarını unutmayıp unutturmayacağız. Yazı için Rüveyda Polat’a teşekkür ederim.