Dünkü yazımızda şehre dair düşünceleri olan önemli isimlere yer vermiş ve onların şehri mübarek, kadim şehir, yayların en yükseği, kartal yuvası Erzurum’la ilgili yazıları sizlere sunmaya çalışmıştık. Bugün ki yazımızda yine farklı kesimlerde isimlere yer vererek yazı dizimize devam ediyoruz. Herkese keyifli okumalar dilerim. Sizlerin de şehrimize ait duygu ve düşüncelerinizi sifrelihoca@gmail.com adlı hesabımıza beklerim. İlk isim olarak Necip Fazıl Kısakürek’e yer verilim.
Doğu Dergisi ve Çile adlı kitabıyla Necip Fazıl Kısakürek için Erzurum ve Erzurumlu nasıl bir iz bırakmıştır. Birkaç kez şehre gelebilme şansına sahip olan üstada da göre Erzurumlu, şarki Anadolu Türk’ünün halis örneği halinde mert, samimi, açık, dürüst ve içlidir. Erzurum Yaylasını yalnız türkülerinden tanıyorum diyen Nazım Hikmet Ran’a göre ise Erzurum asıl Kuvayı Milliye destanında kendini bulur. Erzurum’un kışı zorludur balam, tandırda tezek yakar Erzurum, buz tutar yiğitlerin bıyığı ve gecelerin karlı ovada. Kaskatı katılaşmış donmuş görürsün karanlığı derken şehri en iyi tasvir edenlerden biri olur. Erzurum, Bursa gibi, Üsküp gibi ruhani bir şehir; çeşmeleri, camileri, kümbetleri, evlerinin inşa tarzı, insanlarının sukutu ve mütevekkil hali ile tam bir İslami Türk şehrini resmediyor diye yazarken Yahya Kemal Beyatlı bir diğer tarafta Behçet Kemal Çağların kaleminde şu sözler dökülüyordu.
İki yıl içinde İstanbul’da seksenden fazla konferans vermişim, hepsinde;
Kahramanlık demişim Erzurum’u anmışım,
Yurt güzelliği demişim Erzurum’u anmışım
Kale şehri demişim Erzurum’u anmışım,
Velhasıl ben Erzurumsuz edemem. Erzurum’u tanımazsam, Erzurum’u bağrıma basamazsam ne yazardım ne ile coşardım, diye şaşıyorum.
Başımıza Gelenler adlı eseriyle bilinen Mehmet Arif ise şehirle ilgili duygularını şu sözlerle dile getirmiştir. “Şimdi beldenin toprağına bak, kadınlı erkekli Aziziye kahramanlarının gazada şehit düşerek yâda gazadan sonra bu toprağın altına gömülmüşler, sandım ki o badire de o gün alev haline gelmiş binlerce ve binlerce kalp, hala toprağın altında soğumak bilmez yakut bir lav parçası gibi duruyor.” Şehrin son işgalden kurtuluşu sırasında ise Kazım Karabekir’in Dadaşlar için sarf ettiği sözler bizi anlatan en derin ifadeler olmuştur. Erzurum’u kurtarmak için askerlerimizden bana kadar bütün kalplerin çarptığını duyuyordum. Kıtalarımızı teftiş ederken Erzurumlular kolay seçiliyordu. Feridun Fazıl Tülbentçi’nin dediği gibi Erzurum ayağa kalkmıştı, vatan müdafaasının sembolü olmuştu, Erzurum yürüyordu.