Erzurum Lisesinin efsane kimyacısı namı değer Zakir Gürbüz hocam, hakikaten kendine has tarzı olan bir isimdi. Kimya, kimya olalı böyle sevilmemişti. 90’lı yıllar ve Lise-1’deydik. Okula yeni gelen hocalardan biri olarak müdür yardımcılarımız tarafından tanıtılan hocalarımızdan biriydi Zakir Gürbüz hocamız.
Belki de biz öyle biliyorduk. Zakir Bey, okulun hiç yabancısı değildi. Zakir Bey’in ders anlatımında doğallık vardı. Derste evirmeden çevirmeden ne ise onu verirdi. Sorduğumuz sorulara verdiği cevapları da ders anlatımındaki gibiydi. Kimyanın her alanına vakıf idi. Çok konuşmaz, dersin mahiyetini kavratmaya çalışırdı. Güleç biriydi. Dersinde bizi gülmekten kırar geçirirdi. El ve kol hareketleriyle, konuşmasıyla doğaldı. Zakir hocamızla ilgili hatırladığım en güzel anılardan biri yazılıya yaptığımız itiraz ve aldığımız cevap olurdu. Kimya yazılılarından birinden düşük not almıştık. Neden böyle olmuştu, bir türlü anlayamamıştık. Ben, sınıf arkadaşlarım Erhan ve Orhan, Zakir hocaya itiraz etmeye karar verdik. Yalnız itirazı kim yapacaktı? Aramızdan Orhan’ı seçtik. Zira Orhan’ın edebiyatı iyiydi ve biz ona çok güveniyorduk. Aramızda yaptığımız anlaşmaya göre temsilcimiz Orhan olmuştu. İtirazımızı yapmak üzere Zakir hocayı beklemeye başladık. Zakir hocamız okulda değildi. Gelmesini beklemekten başka çaremiz yoktu. Ders programına baktı. Dersi vardı ve okula mutlaka gelecekti. Öğretmenler odasının yakınında beklemeye karar verdik. Zakir Bey’in iki ders saatinin akabinde okula girdiğini pencereden gördük. Usulca öğretmenler odasının yakınına iyice yaklaştık. Zakir Bey elinde çantasıyla öğretmenler odasına girmişti. O dönemlerde öyle öğretmenler odasına girmek kolay değildi. Cesaret buya bizde oraya girmeye çalışıyorduk. Orhan’ı daha da motive ettik. Orhan içeriye girmeye artık hazırdı. Yürü be Orhan dedik! Seni artık hiç kimse tutamaz. Orhan kafasını öğretmenler odasında içeriye sokmaya çalıştı. Zakir Bey’in oturduğunu söyledi. Hadi o zaman Orhan içeriye gir dedik. Orhan artık öğretmenler odasından içeriye girmişti. Bir iki dakika bekledik, ses seda yoktu. Birde ne görelim, Orhan hızlıca öğretmenler odasından tabana kuvvet koşuyordu. Zakir Bey’de onun peşinden! Onları öyle görünce bizde Zakir hocaya görünmeden oradan kaçmıştık. Kaçarken de Erhan ve ben gülmekten de kendimizi alamıyorduk. Orhan’ı okulun bahçesinde bulduğumuzda nefes nefese kalmıştı. Zakir Bey’in onu dinlemediğini, kızdığını ve korkup kaçtığını heyecanlı bir şekilde anlatıyordu. Zakir Bey’in o gün Orhan’a neden kızdığını bilmedik ama o bizim Zakir hocamızdı. Seviliyor ve sayılıyordu. Zakir hocamızı mezun olduktan sonra bir daha göremedim. Ne yapar ne eder bilmiyorum. Yaşıyorsa ömrünü rabbim uzun etsin. Vefat etmişse rabbim cennetiyle mükâfatlandırsın.