Şimdi gözlerinizi kapatın ve Şair Nefi Ortaokuluna dolaştığınızı düşünün. Caddeye bakan ön kapıdan içeriye girdiniz. Hayalinizde biraz ilerleyin zira daha birkaç merdiven çıkmadan önce kapıda ki nöbetçi öğrenciyle karşılaşacaksınız. Korkmayın, ayağı kalkan öğrenci sizi hemen nöbetçi müdür yardımcısına yönlendirecektir. Birkaç adım daha atın ve okulun içine doğru yürümeye başlayın. Durun bir dakika hemen girişte sağ ve sol taraflarda idarecilerimizin odalarını fark ettiniz mi? Sağ tarafınıza düşen tarafta müdür beyin odası, sol tarafta ise müdür yardımcılarının odaları var. Sizi uzun boyu, yakışıklığı ve her daim üzerinde jilet gibi duran takım elbisesiyle Dumlu Tan hoca karşılayabilir. Belki de sizi karşılayacak olan Dursun Ali Karasu hocadır. İkisi de orada yoksa o zaman hızlıca oradan uzaklaşın. Az daha ilerleyelim. Okuldayken bir yâda iki defa gittiğinizi hatırladığınız okulumuzun idari işlerini gören memurların odası hemen sizin yanı başınızda yer alır. İki oda yan yana durur. Kim bilir bu odalardan kimler geldi kimler geçti. Oraya yine uğramadan adımlarımızı hızlı atarak uzaklaşın. Tam orta yere geldik. Sol tarafımızda öğretmenler odasının bulunduğu koridor sağ tarafımızda ise okulun bahçesine çıkan koridor. Sağ koridorda 3 sınıfın yer aldığı derslikler. Sol tarafta ise uzun koridorun sonunda sizi ek binaya ulaştıran yol. Ha bu arada ilerde ek bina da Adil Atasever hoca sizleri bekliyor olabilir. Zira onun odası oradadır her daim kapısı açıktır. Bizden söylemesi giderseniz mutlaka size söyleyecekleri vardır. Biraz ilerleyelim. Evet, şimdi tam da sol taraf yöneldiniz ve öğretmenler odasının önünde durdunuz. Çekinmeden girin içeri, Belki de Nevzat hoca, Türkan Kocaman hoca, İsmail Dölek hoca, Mevlut bey, Cevdet hocamızda ordadır. Ne güzeldi o kapının önünde beklemek. Öğretmenlerimizden herhangi birinin gel deyince de bir anda orada kendini bulmak. Öğretmenler odası tahta bir kapısı ve gizemli bir havası olan yerdi. Ya anlamı çok yüklü olan bir yerdi. Hocalarımızı bırakın onlar sohbetlerine devam etsinler. Biz oradan çıkıp, okulu gezmeye devam edelim. Ek binaya vardık. Bakın Adil hoca yine çalışıyor. Sınıflara bir şey söylemesi için nöbetçi öğrenciyi yönlendiriyor, kendi de bir şeyler mırıldanarak makamına doğru gidiyor. Belli ki Adil hoca yine bir dua okuyor. Onu bırakalım ve üst kata çıkıp, inelim. Birkaç sınıfta derste olan hocalarımızın sesini duyup hızlıca oradan geri dönelim. Yine tam orta yere geldik. Ya yukarı kata çıkacağız yâda alt kata inip, kantinden bir şeyler alacağız. O zaman hemen aşağıya inelim. Merdivenler hiç değişmemiş. 20-25 merdiven indikten sonra yine yol ayrımına geldik. Sağ ve sol taraflar göründü. Evet, hatırladınız değil mi! Kantine giden yol da beden eğitimi dersine hazırlanmamız için soyunma odaları da ordaydı. Sol tarafta erkekler, sağ tarafta ise kızların yeri. Hala öyle mi? Yok tabii şimdi atölyeler var oralarda. Bizim erkekler tarafından dışarıya bir çıkış vardı. Nasılda heyecanlı olurdu o kapıdan bahçeye çıkmak. Sanki bir stadyumdan çıkış gibiydi. İçerisi toz, duman ne fark eder. Bir an önce bahçeye çıksak o bize yeterdi. Kar yağmışsa, yağmur varsa içerdeyiz demekti. Minderler üzerinde kantinin tam orta yerinde dersler olurdu. Kantin tam da okulun en alt katında spor salonu olarak da kullandığımız alanın ortasındaydı. Ne tostlar yedik, ne çaylar içtik, kimle, kiminle, hangi saatte…
Hadi bakalım kantinden çıkalım. Üste kata varalım. İşte burada da sağ ve solda sınıflar var. Tam sağımızda karşı da bir konferans salonu, sizi bekler. Açalım kapıları bakalım kürsüde kim var. Biraz o an kürsüde olandan, biraz bizden dinleyelim bir şey kapansın son perde. İşte Şair Nefi Ortaokulunda bir zamanlar hayat buydu. Her şey güzel yaşandı ve bitti. Zil çalınca koridorlarda koşuşan çocuklar yok artık taş binada ama çok şükür binamız yine yerinde.