Bilmezdim X’in bu kadar değerli olduğunu
Y’nin ve Z’nin farklı anlamlar ifade ettiğini
Çok bilinmeyenli denklemlerinde çok sürmeden çözüldüğünü…
Coğrafya ilminin farklı branşları vardır. Fiziki coğrafya, Siyasi coğrafya, ülkeler coğrafyası, kültür ve medeniyet coğrafyası gibi… Literatüre bir de gönül coğrafyasını eklemek lazımdır. Bu gönül coğrafyasının ucu bucağı, hududu yoktur. Gönül coğrafyasının tek bir şifresi vardır: Samimiyet… Canım hocam sizler öğrencilerin gönül coğrafyalarında silinmez izler bırakan, merhum Nurettin Topçu’nun buyurduğu gibi ruhlar sanatkarı olan yufka yürekli bir muallimsiniz.
Şöyle biraz geçmişe yelken açıp kendi öğrencilik dönemlerimi düşünüyorum, belki de benim suçum ne matematik dersini sevebildim nede matematik öğretmenlerimi… Öğretmen sevilmeden dersi de sevilmiyormuş öğretmen olunca anladım. Ama sıra dışı bir öğretmen olan, işini seven ve hakkını veren Şükrü BAYRAM hocam, kısa sürede rakamlara yüklediği manalarla öğrencilerinin yüreğinde sevgi tomurcukları oluşturmayı başardı. Her geçen günde o tomurcuklar farklı güzelliklerde çiçekler açtı ve inanıyorum ki açmaya da devam edecek. Siz bu kadar insanın gönlüne dokunmayı başardınız ya inşallah bu zorlu süreci de atlatacaksınız.
Ağustos ayının bir Çarşamba günüydü sağ gözünde bir ağrı vardı. Hastaneye gittiğinde doktorlar, beyin kanaması geçirdiğini anlayamadılar. Alerji deyip serum verip gönderdiler. Dayanılmaz ağrına rağmen üç gün daha ders anlatmaya devam ettin. Çünkü çok sevdiğin ve sana çok güvenen öğrencilerinin derslerinin boş geçmesine koca yüreğin razı gelmezdi. Yaz döneminde öğrencilerin sana güvenip gitmemişlerdi özel kurlara… Söz konusu öğrenci olunca gerisi teferruattı senin için. Hiçbir zaman bana ne demedin. Koştun, koşturdun hep didinip durdun. İyi ki de öyle yaptın güzel yürekli hocam. Allah bilir belki de dokunduğun o masum yürekli, temiz kalpli gençlerin duaları şifa oldu derdine. Dua müminin yitik hazinesidir. Nerde, ne zaman lazım olacağını kimse bilemez.
Yoğun bakımda uzun soluklu derin, uykulara daldın. Sen uykudayken öğrencilerinin samimi dualarına, masum gözyaşlarına şahit oldum. Birazda kıskanmadım değil sana olan sevgiyi, saygıyı.
Temmuz-Ağustos ayların iki kız kardeşe özel ders vermiştin. Senin hastanede tedavi gördüğün günlerdi. O iki kız kardeş bir vesile ile okula ziyaret geldiklerinde benim oda da misafir olunca öğretmenler odasına geçtiler. Odadaki işim bitince bende öğretmenlere odasına geçtim. Gördüğüm sahne beni o kadar mutlu etti ki bilemezsin. İki kardeş, resminin bulunduğu dolabın başına geçmişler, gözleri nemli ve senin için dua ediyorlar. Maşallah suphanallah. Bu kadar sürede kendini sevdirmenin formülünü bana da anlat olur mu?
2023 LGS, öğrencilerinden biride kızım Beyza Suna idi. Matematiğe karşı olumsuz bir tutumu vardı. Seninle matematik derslerine başladıktan sonra kızımın matematiğe olan önyargısını kırdın, kendine güvenmeye başladı ve LGS’de matematik testinden yaklaşık 14 net yaptı. Beyza Suna ile ikinci dersini işledikten sonra kızım: “Baba, Şükrü hoca bambaşka bir öğretmen, bana matematiği sevdiriyor.” İfadesini kullandı. Ne zaman matematikle ilgili bir konu açılsa seni anmadan geçmiyoruz kıymetli hocam.
Sıradan ve sürüden olmayan, kayırıcı değil kapsayıcı bir yaklaşımın temsilci olan bal hocam. Hani spor salonunun arkasına meyve ağacı dikmek fikrini seninle paylaşınca hemen yapalım demiştin. Sen zaten güzel işlere katkı sunmayı pek seversin. Senin adına diktiğimiz elma ağacı tuttu biliyor musun? Nasip olursa 2024 nisan ayında elma ağacın tomurcuklanıp çiçek açacak rengarenk. (Tıpkı senin öğrencilerin yüreklerinde oluşturduğun tomurcuklar gibi) O çiçekler, Allah’ın izniyle meyveye dönüşecek, o meyveleri toplayıp yavruların Dilek Su ve Masal ile afiyetle yiyeceksiniz.
Gurme hocam, yemek yemeyi de yemek ikram etmeyi de pek severdin cömert hocam. Kelle paça vazgeçilmezindi, fırsat buldukça da birlikte giderdik çorbacıya. Sayende çorbaya doyduk ama sana doyamadık be gülüşü güzel hocam. Bu arada çorba ısmarlama sırası müdür beyde aramıza döndüğünde kaldığımız yerden devam inşallah.
Sen çok konuşmayı ve uzun süren toplantıları hiç sevmezdin. Bir an önce sınıfa koşardın, uçarcasına. Biliyor musun elindeki ak tebeşirle karanlık yarınlarını tenvir ettiğinin öğrencilerin ve seni çok seven arkadaşlarının dudakları senin için sürekli duada…
Çay içmeyi çok severdin büyük kulplu cam bardağın hiç elinden düşmezdi. Teneffüse çıkmadan öğrencilerin hep hazır ederlerdi çayını ve yanında tabi ki çikolatayı. Sen bir yandan çayını yudumlar bir yandan da öğrencilerin sorularını çözerdin. Özverili çalışmana hep gıpta etmişimdir. Kahveciler bilir çay otu ne kadar eski tarihli olursa o kadar lezzetli olurdu demlikten dökülen çay. Bende aldım çay otunu sabırla bekliyorum aramıza döneceğin günü.
Her gördüğünde sorardın: “Abi bu yıl başarıyı daha da artırmak için ne yapıyoruz.” diye. Şimdi biz Nurettin Topçu Maarif Mektebinin bekçileri ve neferleri olarak haykırıyoruz.
“ Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!”
Yazıyı hazırlayan değerli hocamız İbrahim Canpolat’a teşekkür ederim.