“İmana ermiş olanlara da Allah, Firavun’un karısını(n kıssasını) örnek getirmiştir, ki o: ‘Ey Rabbim!’ diye yalvarmıştı, ‘Senin katında (olan) cennette benim için bir köşk inşa et, beni Firavun’dan ve yaptıklarından koru ve beni şu zalim halkın elinden kurtar!’”
Tahrîm sûresi / 11
BİLİYORUM SENİN DE ENGELLERİN VAR... Büyük engellerin... Aşılmaz dalgalarla boğuştuğun zorlu bir hayatın var!
İşlerin bütün vaktini kapattığı için, kılamadığın namazların var.
Arkadaşlarının seni garipsiyeceğinden korktuğun için örtemediğin başın...
Sosyal hayatın içerisinde yer bulamam endişesiyle içmek zorunda olduğun kadeh kadeh içkiler var.
Seninle dalga geçmesinler, diye gecelere akarken yanında bulundurduğun zina yoldaşların var.
Hepsinden pişmansın biliyorum... Bırakmak için, vazgeçmek için, tevbe etmek için vaktinin gelmesini bekliyorsun.
Bunların hepsini biliyorum ey kendisini ahir zamanın karanlık dehlizlerinde kaybetmiş olan zavallı!
Bu bahanelerin sadece kokuşmuş vicdanına pansuman olsun, diye söylendiğini çok iyi biliyorum.
Ancak senin bilmediğin, bilsen de bilmeye yanaşmadığın bir şey var.
Senin pansumana değil, ciddi bir operasyona ihtiyacın var!
Senin, bir gün hepsinden kurtulacağım dediğin günün gelmesinin pek uzak bir ihtimal olduğunu anlamaya ihtiyacın var.
Düşün bakalım Asiye’den (Allah merhamet etsin) daha dişli midir düşmanların?
Firavun’dan daha mı korkutucu engellerin?
En önemlisi Allah’tan daha mı kıymetli vazgeçemediklerin?
Daha önemlisi de var; sen şimdi vazgeçiyorsun ya Rabb’inden, hesapların görüleceği korkunç gün geldiğinde O senden vazgeçerse ne olacak hâlin?
Sosyal arkadaşların, ahbapların, yoldaşların, gecelere aktığın sarhoşların mı tutacak ellerinden?
Karar sana ait... Ya Firavun’a rağmen Asiye ol...
Ya da Lût aleyhisselamın karısı, İbrahim aleyhisselamın babası gibi olmaya mahkûm kal!