Hayatın içerisinden aşkta, sevgide çok puslu görünüyor. Belki de en puslu göründüğü zamanlardayız. Fakat insana bir kalp veren Allah ona sevme kabiliyeti de vermiş. Yanına bir de imtihan gereği zıddı olan nefsi koymuş. Bu araların zıddın peşinde çok koşuyoruz galiba. Esası unutmaktan olsa gerek. Şimdi sizi bir ayet, bir hadis ve küçük bir tefekkürler baş başa bırakmak istiyorum. Yeniden/gerçekten sevebileceğimize itimadımız gelin diye…
“O’nun işaretlerinden biri de, sizi cezbeden kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranıza sevgiyi ve
şefkati yerleştirmesidir: bunda, kuşkusuz,
düşünen insanlar için dersler vardır!”
Rûm sûresi / 21
“Beni ne kadar seviyorsun ya Resûlullah?” “Kördüğüm gibi seviyorum ya Aişe!” Hz. Muhammed (a.s.m.)
SEVDA TÜRKÜLERİNİ söylemeden önce...
Aşk şiirleriyle kalbin durayazmadan...
Ay yüzlü sevgiliye nazireler dizmeden...
İnsafın varsa az nefeslen hele!
O güzel sevgili yaratılmamış...
Sana onu sevmek öğretilmemiş...
Kalbin onunla tutuşmaya hazır edilmemiş olsaydı...
Senin sevda şiirlerin kaç kuruş ederdi?
Aşk sözlerin kimin yüreğini yakardı?
Öyleyse güzel sevgiliye kalbinde bir yer aç...
Ancak kalbi Vedûd olan Allah’ın sevgisiyle inşa et!
Sonra sev, zira sevmek Allah’ı anmaktır.
Onun öğrettiğini hayata katmaktır.
Fakat ey sevgili, sakın nefsinden bir damlayla kirletme
Rahmân’ın en müstesna hediyesini!
Unutma, napak olan aşk, yüreklerin kanadı değil, hoyrat
ellerin tutsağı olur.