“Ama imana ermiş olup doğru ve yararlı işler yapanlara,
içlerinden ırmaklar akan has bahçelerin ‘kendilerine ait
olacağını müjdele! Onlara ne zaman rızık olarak oradan bazı
ürünler bahşedilse, ‘Bunlar, bize daha önce bahşedilenlerin
aynısıymış’ diyecekler. Çünkü onlara o(geçmişte
tadılanlar)ı hatırlatacak şeyler verilecek. Onlar, orada
tertemiz eşler bulacaklar ve orayı mesken edinecekler.”
Bakara sûresi / 25
“Allah’ım bu manevi zevk ve neşe kokusu
cennetten mi geliyor? Yahut bu hoş rüzgâr
buluşma gününden mi esip geliyor?”
Mevlânâ Celâleddin Rûmî
İki cihan güneşi Peygamberimiz; “Dünya ahiretin tarlasıdır!” demişse, Allah öyle irade buyurduğu için söylemiştir!
O zaman hepimiz emekçiyiz.
Edip eylediklerimizi dünyanın kalbine emanet ettikten sonra, meyvelerini toplayacağımız bir yer var!
Para yerine iyilik ekilen bir mümbit arazi...
Yerde ekip gökte biçenlerin haklarının zayi edilmediği bir vaha...
Yorgunların hatırının muhteşem güzelliklerle sayıldığı bir âla asli vatan orası...
Cennet orası!
Ancak uzak da gelse yabancı değil bize...
Kokusu tanıdık...
Tadı bildik...
Damağımızda bıraktığı lezzet aşina...
Burada neyi şükürle ekip, tevekkülle sulayıp, sabırla çapaladıksa...
Orada onun en olgununun yetişmiş olduğuna şahit olacağız!
Garipseyeceğimiz, şaşkına döneceğimiz tatlar olmayacak karşılaştıklarımız...
Dostluğun tadı aynı...
Kardeşliğin lezzeti tam kıvamında...
Sevgilinin tebessümü gamzelerini çatlatacak tatlılıkta...
Üstelik ilkbaharda ektiğiniz, hazanda mahzun, kara kışta perişan olmuyor.
Can sıkıntısı, kalp kırıklığı, mide bulantısının esamesi okunmuyor.
Öyleyse dost, burada ne ekeceğine dikkat et, zira bazı tohumların meyvesi cennet toprağında bitmiyor!