Ekonomi ile ilgili yazılara pek çok yurdum insanı yabancıdır. Merkez Bankası'nın politika faizi ya da tüketici güven endeksi gibi konular dikkatleri çekmez, önemsenmez, okunmak istenmez. Bahsi geçen kişiler günlük ihtiyaçlarını her şey dahil açık büfede karşılıyormuş gibi Ajda Pekkan'ın konser performansını daha dikkatli takip ederler. Bir bardak benzine 10 lira vermiyormuş gibi Johnny Depp'in intihar girişimini daha fazla önemserler. Tarkan'ın tatil keyfi, Emrah'ın oğlunun düğünü onların ilgi alanıdır.
Bunları aklımdan söylemiyorum. Okunma sayısı hayli fazla olan sitelerin en çok okunanlar bölümünü açın, bakın. İlk üçte magazin haberlerini göreceksiniz. Ya da bu yazıyı bitirdikten sonra Twitter'da gündem olan konulara bakın. Büyük çoğunluğunun futbol, magazin ve siyaset olduğunu fark edeceksiniz.
Finansal sıkıntılar hayatımızın her alanını önemli ölçüde etkiliyorken vurdum duymazlığa aşağıda ki yaşanmışlıklar en iyi örnek teşkil edecektir. Ekonomik koşullardan dolayı 100 kilometre ötede köyüne gidemeyen bir tanıdığım, Galatasaraylı golcü Mario İcardi'nin yıllık 12,5 milyon Euro'ya imza atmasına "bedavaya geldi" diyerek paylaşım yapıyor. Veya evine ayda yılda bir kırmızı et giren başka yurdum insanı, Bodrum'a tatile giden araç kuyruklarına "bakın bunlar aç aç" diye paylaşım yapıyor! Aslında tatil beldelerine, hayatı boyunca kendinin bir kere dahi neden gidemediğini düşünebilse, gerçeği kavrayacak ama öncelikle magazin ve futbol haberlerinden daha önemli konulara ilgi duyması gerekiyor (!)
Teknolojinin Esiri Olan Çocuklar!
Elazığ'da çobanlık yapan 14 yaşındaki Muhammet Halil Yazar, LGS'de Türkiye ikincisi oldu. Öncelikle başarıları daim, yolu açık olsun. Muhammet Halil kardeşimiz gibi başarılı öğrencileri gördükçe hiç bir başarı ya da amacın imkansız olmadığını ve taşra bölgelerinde büyüyen öğrencilerin bu başarıyı örnek almasını umuyorum.
Öğrencisi olan hangi aile ile konuşsanız çocuklarının tıp, hukuk, mühendislik gibi bölümleri okumaları için ellerinden geleni yaptıklarını söylerler. Bu ülkede tezgahtara, garsona, şoföre ihtiyaç yokmuş gibi her öğrencinin doktor, avukat, mühendis olması istenir.
Günümüzün teknoloji aletleri ile büyüyen yeni nesil çocuklarını, akıllı telefonlar, tabletler, bilgisayarlar esir almış durumda. Bilgiye erişim noktasında önemli değer olan teknoloji, çocuklar için oyun ve sosyal gezintiden öteye gitmiyor. Bu gelişim ortamı da öğrencinin kariyer basamaklarının ilerlemesinde ciddi etkene dönüşüyor. Devamında kimileri iyi bir üniversite okuyarak, kimileri ise farklı meslek sektörlerinde iş hayatına atılarak kendini o yönde geliştiriyor.
Bir öğrenci, tahsil hayatından sonraki süreci önce kendi iç dünyasında kavraması gerekiyor. Eğitim kariyerini devam ettirme isteği ve arzusu yok ise dershaneler, özel öğretmenler boştur. Çünkü öğrencinin iyi bir tahsil için okuma isteği yüzde 70, baskılar ve yönlendirme ise yüzde 30'dur. Bu nedenle teknolojik cihazlardan uzak tutan veya kısıtlı kullanımına izin veren ailelerin çocukları kariyer basamaklarını daha rahat, hızlı ve özverili geçerler.
Ekonominin Yol Haritası
Ekonomi kurmayları, geçmiş yıllardaki politikaların tam tersine faiz artışı ve kredi kısıtlamasıyla piyasada bulunan Türk Lirasını azaltmayı hedefliyor. Yani bilerek ve isteyerek oluşturulan stagflasyonla enflasyonun kontrol altına alınması amaçlanıyor. Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, enflasyon raporu sunumunda daha teknik açıklamalar yapsa da genel olarak uygulamalar bu yönde olacaktır.
Bunun nedeni tüketicilerin alım gücünü kısıtlayarak ayakta kalabilen işletmelerin indirimlerle enflasyonun düşürülmesi olarak açıklanabilir. Ayakta kalamayan işletmelerin sonunu ise düşünmek dahi istemiyorum.
Vatandaşlara yüklenen vergi yükü ile birlikte piyasadaki arz talep dengesi bozulunca işletmelerin indirim, kampanya gibi yenilikleri kaçınılmazdır. Bu indirimler haliyle enflasyonu aşağı yöne doğru çekecektir.
Şu anda finansal istikrara yönelik uygulamalar noktasında izlenimim bu yönde. Yarın ne olur, ne gibi adımlar atılır, farklı bir politikaya geçilir mi bilemeyiz. Her yazımda tekrarladığım gibi, ekonomi yönetimine güveniyorum. Kısa vadede olmasa da, Merkez Bankası Başkanı Erkan'ın da dediği gibi 2025'in ortalarında yani orta vadede bir takım sorunlar giderilecektir. Yeter ki yukarılardan çalışmalara müdahale edilmesin. Veya gazete manşetleri ile operasyon çekilmesin.
Tabi önümüzde ki aylarda enflasyonun artacağı bir ortamda sadece vatandaşlardan fedakarlık beklemek yeterli olmaz. Kamu da tasarruf önlemleri göstermelik değil etkin ve keskin biçimde hayata geçirilmelidir.
Altın Alış ve Satışlarında Sabit Fiyat Uygulaması
Erzurum Kuyumcular Odası, odanın belirlediği fiyatın altında altın satışını, odanın belirlediği fiyatın üzerinde ise bozdurulmasını yasaklamış. Yani odanın belirlediği liste fiyatının altında satış yapılamazken, üzerinde altın alışverişi serbest bırakılmış. Örnek olarak bir çeyrek altın 2800 lira ise, kuyumcunun size o altını 2790 liraya satması yasak. Ancak 2900 liraya satması serbest. Kuralları ihlal edenlere de derneğe bağış adı altında ceza kesiliyormuş.
Son aylarda altın fiyatlarının aşırı yükselmesiyle serbest piyasanın üzerinde bir fiyat belirleyen oda, vatandaşların pazarlık yapma imkanını elinden alarak tekelci yaklaşım sergilediğine dair şikayetler aldım.
Tabi aldığımız şikayetlerin yanında görüştüğüm bazı Erzurumlular içerisinde mevcut işleyişten memnun olduklarını dile getirenler de oldu. Büyük esnaf, küçük esnaf fark etmeksizin altın alım ve satımında "aldatılmadığımı hissederek alışveriş yapıyorum" diyenlerden, kuyumcu esnafının ilgisinden memnuniyet duyanlara kadar tek fiyatın faydalı yanları olduğunu dile getirenler oldu. Ancak burada altının çizilmesi gereken konu, altın alırken de, satarken de kuyumcu kendi kârını gözetlemiş. Odanın belirlediği fiyatın altında altın satılmayacak, üzerinde satılabilecek. Yine odanın belirlediği fiyatın üzerinde altın bozdurulmayacak, altında bozdurulabilecek.
Her ne şartlarda olursa olsun, kuyumcuların aralarında anlaşarak altın alış ve satış fiyatını belirlemeleri 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’u ihlal eder. Bu nedenle ilerleyen günlerde itiraz davaları ile karşı karşıya kalabilirler.
Kanser Hastaları Çare Arıyor
Kanser ile mücadele eden hastalar, tedavi süreçlerinin rutin olduğunu, Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi'nden randevu alamadıklarından dolayı aylık veya üç aylık kontrollerini yaptıramadıklarına dair şikayetler alıyoruz.
Bu tarz şikayetleri aldıktan sonra Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi, Onkoloji bölümü randevu hattını geceli gündüzlü kendim aradım ve her iki odanın da randevularının dolu olduğu bilgisini aldım.
Bu hastalara doktorlar randevu haricinde bakmıyorlar. Ve günü geldiğinde kontrollerini yaptırmaları gerekiyor. Hocalara ücretli muayene için maddi durumu yeterli olmayanlar ne yapacak? Bu nedenle Onkoloji bölümünde ya randevu sistemi iptal ettirilmeli ya da oda sayıları artırılmalıdır. Kontrolünü bir hafta dahi erteleyen hasta için sonrası çok geç olabilir!