Erzurum’da dağıtılan yardımların pek çoğu hak edene verilmediği gibi özellikle bakliyat ürünleri artık ticari bir alışverişe dönüştü. Ramazan ayında başımızı çevirdiğiniz her yerde yardım kolileri ve çuvalları gördük. Bu kolilerden bazı ailelere o kadar fazla gitmişti ki yoksul olmayanların bile “yeter koyacak yerimiz kalmadı” diye halk arasında yaygın bir şekilde dolaşan bilgilere ulaştık. Bu kolileri istifleyenlerin ise günü geldiğinde sattığını dahi duyduk.
Mesela Şahsuvaroğlu’nun yardımlarını duymayan, bilmeyen yoktur. Her Ramazan ayında paylaşma, yardımlaşma ve dayanışmayı en diri tutmaya çaba gösteren Şahsuvaroğlu, Erzurum özelinde geçen yıl 50 bin aileye, bu yıl ise 70 bin aileye gıda yardımı gerçekleştirdiklerini kamuoyuna yaptıkları açıklama ile bilgi sahibi olduk. Ancak gerek Şahsuvaroğlu, gerekse başka yardımsever iş adamlarının dağıttığı bu kolilerin veya market kartlarının çoğunluğu ihtiyaç sahiplerine gitmiyor ve o kadar emek ile yapılan iyilikler zayi oluyor.
Ramazan ayı içerisinde bir büyüğüm, Erzurum’da çok yoksul bir aile için acil yardıma ihtiyaç duyulduğuna dair benden yardım istedi. Bende yardıma ihtiyacı olan ailenin telefon numarasını alarak Türk Kızılay Erzurum Palandöken Şube Başkanı Muhammed İkbal Çiçek’e gönderdim. Kızılay’ın araştırması neticesinde ailenin kendine ait bir evi ve aylık gelirlerinin 35 bin lira olduğu sonucuna ulaşıldı. Bu aileyi beni arayan büyüğüm de bende tanımıyordum ama uzmanların işi bu olduğu için çok rahat bir şekilde ulaşıp kimin ihtiyaçlı olduğunu tespit edebildiklerinden dolayı benim yaptığım bildirim, yanlış bir hareketin önüne geçti. Düşünsenize eğer Kızılay olmasaydı asgari ücretin 1,5 katı geliri olan bir aileye maddi yardım yapacaktık!
Ülke geneline kefil olamam ancak Erzurum özelinde Kızılay’ın gerçekten ihtiyaç sahiplerine ulaştığına ve kul hakkına önem gösterdiklerine pek çok kez yakından şahit oldum... Mesela Palandöken Kızılay Şube, köprü aile sistemi kurmuş. Önce yetimlerden başlayarak sonra hiç geliri olmayan ailelere yardım ulaştırılıyor. Bu ailelerin maddi, manevi ihtiyaçları giderildikten sonra engelsiz ailelere yardım ediliyor. En son asgari ücretlilere ulaşılarak sistem ve çark bu şekilde devam ettiriliyor.
Sonuç olarak dağıtılan yardımların iyilikle, zekatla, sevapla taçlandırılması için gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmak gerekir. Bunun da iki yolu; ya kurumsal bir kuruluşla çalışılmalı ya da bir ekip kurarak ince eleyip, sık dokunmalıdır. Yoksa yatı katı olanlara gönderilen yardım, niyet ne kadar halis olsa bile doğru yolu bulmuyor. Daha önemlisi gerçek yoksullar kapı kapı dolaşıp yardım talep etmiyor. Belki yanı başımızda ki yoksul komşumuzu, belki de ihtiyaçlı akrabamızı bulmak da merhametli insanlara, Muhammed İkbal Çiçek gibi gönüllülere düşüyor.