İslam’ın 5 şartından biri olan Hacca gitmek her muhafazakar Müslümanın hayallerini süsleyen ziyaret olarak kalplerde yer edinir. Hacca gitmekle; geçmiş günahlardan arınma, ruhsal rahatlama, teslimiyeti daha değerli kılma gibi kalan ömürde temiz bir sayfa açmak istenir.
Aynı şekilde Umreye gitmekle de Kabe’yi tavaf etme, el sürme, ihrama girme gibi ibadetler muhafazakarlar için oldukça önemlidir.
Ancak öyle bir dönemde yaşıyoruz ve öyle bir düzen kurulmuş ki dolaylı yollardan Müslümanların parasıyla Müslümanların üzerine bomba yağdırılıyor! Biliyorsunuz bu ay içerisinde ABD Başkanı Donald Trump’ın Ortadoğu ziyaretinde Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ile 5,1 trilyon dolar ticaret sözleşmesi imzaladı. 5,1 milyar dolar demek, Türkiye’nin 4 yıllık GSYİH’sına denk geliyor ki o kadar yüksek bir paranın sözü Trump’a verildi.
Bu verilen paraların pek çoğu 10 milyonlarca Müslümanın ziyaret ettiği turizm gelirlerinden karşılanıyor. Hac ziyareti bizler için kutsal olduğundan hiç olmasa Hac ve Umre ibadeti sırasında mecbur kalmadıkça orada harcama yapılmaması zulüm altında yaşayan Müslüman ülkeler noktasında çok önemlidir. Çünkü bizim Mekke ve Medine’de harcadığımız paralar ABD’ye hibe, oradan da İsrail’e silah yardımı, İsrail’den de Filistinlilere bomba olarak geri dönüyor.
Uzun lafın kısası, evet bizler için önemli bir ibadet olan Hac ve Umre ziyareti, şu anda siyonistlere hizmet eden bir zihniyetin yönetiminde olduğu için en düşük maliyetle gerçekleştirmemiz oldukça faydalı olacaktır. Mekke ve Medine’den hediye olarak getirdiğimiz, hurma, tespih, seccade, takke, esans ve daha nice farklı hediyelik eşyaların her çeşidi ve daha kalitelileri ülkemizde mevcuttur. Bu nedenle alışveriş yaparken ülkemiz esnafının tercih edilmesi hem ekonomimize fayda sağlayacaktır, hem de siyonizme hizmet etmeyecektir.
Malaga, Magnolia, San Sebastian
Alt gelir gurubu, başlıktaki tatlıların ne görüntüsünü, ne adını, ne de tadını bilmez. Genelde yüksek gelirli vatandaşların (nadiren orta gelirli) tükettiği tatlıların bir kaçının adını bende araştırmalarım sonucu öğrendim. Malaga, magnolya, san sebastian, cheesecake, donut, profiterol, supangle, tiramisu... Şu an kafe ve pastanelerin vitrinlerini baklava, sütlaç, kazandibi, şekerpare, kemalpaşa gibi tatlıların yerine bu ürünler süslüyor. Hatta kafelerin pek çoğunda Türkçe isimli tek bir tatlı yoktur.
Adlarını yabancı bir ülkenin şehrinden yada yabancı bir ünlünün isminden alan bu tatlıların patenti dışarıda ise yazık bize! Kafelerin vitrinlerinde bir tane yerli ürün kalmamış demektir.
Bu tatlılar içerisinde kendi ürünümüz var ise ve yabancı bir isimle satılıyorsa daha fazla sorgulanması gerekir. Mesela malaga denilen tatlının içinde kek, şanti benzeri krema, (süt, un, tereyağı) çikolata ve muz var. Neden Türkçe bir isimle tezgahta satılmadığını anlamakta zorlanıyorum! Çünkü ürünlerin geneli bildiğimiz muhallebi, şanti, çikolata, kek ve meyveden oluşuyor.
Bir kaç yıl önce Erzurum Sanayi bölgesinde bir girişimci, mobilya sektöründe mağaza açmıştı. Mağazanın ismini de ‘Onlyhouse’ koymuştu. Hani marka ismi olabilir diye Onlyhouse’u araştırdım, öyle bir marka yoktu. Merak edip mağaza ile görüşmem neticesinde “dikkat çeksin diye bu ismi koyduklarını” öğrendim. Sanayi bölgesinde, bir tane turistin uğramadığı ve genelde dar gelirli vatandaşların oturduğu bölgede açılan mağazaya neden İngilizce isim verilir ki (!) Akıl ve mantığa aykırı bu yapılanın izaha muhtaç olduğunu düşünüyorum. Öyle bir marka olsa dahi mağazanın kendine has isminin olması gerekir ki zaten mağaza 6 ay dolmadan kapatıldı.
Sonuç olarak Türkçe, İngilizcenin baskısı altında varlığını sürdürüyor. Sadece pasta ürünlerinde değil, günlük yaşamda, teknolojik gelişmelerde, tıpta, ilaçta, bilimde, oyunlarda yukarıda örneklediklerimin benzerleri ile karşı karşıyayız. Oysa bir ülkenin dili; manevi değerlerini, kültürünü, gücünü, zenginliğini, yaşam biçimini temsil eder. Dilimize sahip çıkmanın, gelecek nesillere bırakacağımız en önemli miras olduğunu unutmayarak günlük yaşantımızda Türkçeye gereken önemi göstermeliyiz...
Her konuda boykotu tamamladınızmı sayın Nihat Altay Farz ibadeti için giden Müslümanlar için siyonizm hizmetkarı demeye getiriyorsunuz sözü.