Herkesin Erzurum üzerinde bir planı var ama Erzurumluların yok. Her seçim döneminde çantasını alan Erzurum’a gelip aday adayı oluyor.
Bakın beyanlarına, sorsan hepsi her birimizden daha Erzurumlu...
Kentin birkaç sorununu anlatan kısa bir açıklama…
Üç beş STK ziyareti...
Ardından düzenlenen yemekli basın toplantısı…
Oldu da bitti, hepsi bu kadar...
Tüm bunları yapınca şehrin öz abisi olunuyor.
Bu durumda kime kızalım?
Bu kentti yolgeçen hanına çeviren bizlere mi yoksa partilerin tepeden inme olarak getirdiği siyasilere mi?
Tabi ki çuvaldızı önce kendimize batırmalıyız. Çünkü bugüne kadar kimi gönderdilerse başımıza taç edip, bizi yönetmeleri için imkan tanıdık.
Bu şehrin yokluğunu çeken, karını buzunu, tozunu yutan, tüm birikimini kent için harcayan hiç kimseyi adam yerine koymadık!
Sandık ki tepemize şehir dışından gelenlerin sesi hepimizden güzel!
Oysa olmadı…
Seçtiklerimiz ve vekalet verdiklerimiz bırakın bize yararlı olmayı bu kent için ellerini taşın altına koymadılar. Çünkü Şehirle ilgili bir hikayeleri yoktu. Seçilip gideceklerdi, öyle de yaptılar.
Bugün her alanda küme düşen bu kenti bu hale kim getirdi diye sorarsanız ben yine biz derim…
Hesap sorulma mekanizmasını yerle bir ettik.
Hesap sorulur hale geldik.
Sahi ‘biz ne istiyorduk ne olduk’ diye soruyor muyuz kendimize?
Mesela bu kenttin bir kanaat önderi var mı?
Toplumun kayıtsız şartsız arkasından gideceği bir isim var mı?
Maalesef yok…
Sözüm ona isimler vardı ama onlarında derdi zaten bu şehir değil kendileriydi. Yıllarca ‘ev danasından öküz olmaz’ diyen bizler onun yerine içimizdeki gerçek cevheri ortaya çıkabilseydik, her birimiz birbirimizi sevip koruyabilseydik, bugün eline çantasını alan bu şehirde siyaset yapmaya cesaret edemezdi.