(Yazının devamı...)
Bize yaşamayı, bir amaca, bir hayale bağlanmanın önemini ömür geçtikten sonra öğretiyorlar. Unutmayın ki bir amaca bağlanmayan, bir hayal ile yanıp tutuşmayan ruh, yolunu kaybeder.
Amaçsız, hayalsiz, aşksız kalmasın o güzel yürekleriniz…
Bir deli hocamız vardı dersiniz. Bu satırlar kalsın benden size bir hatıra. Alın götürün yanınızda. Ama bilin ki delilik, Montaigne’in dediği gibi ‘Özgür bir kafanın yiğitçe çıkışları, yüce ve görülmedik bir erdemin ortaya attıklarıyla çok yakın kapı komşusudur’.
Deli olarak nitelendirilenlerden olmanız dileğiyle.”
Prof. Dr. Demirel, yazının devamında kendine 5 soru sordu.
Bu sorular:
· Kendime soru 1: Sana emanet edilen bu gençlere ne kattın?
· Kendime soru 2: Onlara hayatın bir sınav kağıdından, bir test yaprağından ibaret olmadığını aktarabildin mi?
· Kendime soru 3: Onlarda birazcık bile olsa, toplumsal olaylara, ihtiyaç duyanlara karşı; gördüğümüz, duyduğumuz, hissettiğimiz, kısacası nefes alabildiğimiz için bile sorumluluk hissetmemiz gerektiği konusunda farkındalık uyandırabildin mi?
· Kendime soru 4: Onlara şarjı bitmeyen kitaplarımıza sevdalanmaları yolunda küçücük bile olsa aşk duydurabildin mi?
· Kendime soru 5: Onlara hoşgörüyü, vicdanlı olmayı, gülümsemeyi, memleket sevdasını, istiflemeden paylaşarak yaşamayı hatırlatabildin mi?
Prof. Dr. Burcu Demirel, sınavı bitirmeden neden böyle bir şey yaptığını da öğrencilerine anlattı:
‘Uzun yıllardır öğretim üyesi olarak nice sınav yaptım. Çocuklara bir sürü soru sordum. Biz sınavları hep karşı tarafa yapıyoruz. Anlatıyoruz. Dikte ediyoruz sınıf içinde. Sonra bunu ne kadar iyi dikte etmişiz diye bunun kontrolünü sağlamak için sınav yapıyoruz. Daha sonra da puanlayıp çocuklara geçtin, kaldın diyoruz. O gün tamamen plansız olarak düşündüm ki, bu ders artık bitti ve öğrenciler mezun olacak. Acaba bu sınavı kendime yönelik yapsam onların huzurunda. Kendime soru sormak istedim. Ben, bana emanet edilmiş bu gençlere ne kattım, ne verdim, hangi değerleri öğretebildim? Hiçbir plan yapmadan sınav öncesinde yarım saat içerisinde bir ablanın kardeşine mektup yazması gibi mektup yazmak istedim. Arkasından da kendine sorular yönelttim’ dedi.
Sınavdan önce öğrencilere sınavın zor geçeceğini söyleyen Demirel, sınav öncesinde öğrencilerin yüzünün asık olduğunu, ancak sınav başladıktan sonra özellikle kız öğrencilerin gözlerinden yaşlar aktığını belirtti. Demirel, ‘Sınava gelen herkesin yüzü asıktı. 120 öğrenci katılmıştı. Dağıtılan kağıtları okumaya başladıklarında kız öğrencilerin gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Okuyan gelip bana sarıldı. Bu, hafızamda çok güzel bir anı olarak kaldı’
Demirel’in yaptığı bu büyük örnek davranışın ardından İşletme Bölümü 4’üncü sınıf öğrencisi Seren Kaplan’da bir açıklama yaptı. Kaplan, ‘Kâğıdı alınca çok şaşırdım. Hocamız gerçekten bizi hayata hazırlamıştı yıllar içinde. O sınav kağıdında 4 yılın birikmişliğini bize yansıttı. Bizi bir yandan mutlu etti, bir yandan hüzünlendirdi. Artık bizi bekleyen bambaşka bir hayata hazırladı aslında bu sınavla. Kendine sorduğu soruların cevaplarını da bizimle paylaştı o yazdığı satırlarla. Bizim bu cevaplarla yola devam etmemiz gerektiğini de gösterdi bir anlamda’ dedi.
★★
Ben bir öğretmenim...
Bu satırları karalarken öğretmenliğimin 32’nci, eğitim yöneticiliğiminse 15’inci yılındayım; ama o 15 yılın hiçbir anında, hiçbir yerde zorunlu olmadıkça kendimi müdür, genel müdür gibi gelip geçici unvanlarla takdim etmedim. Olaya böyle baktığım için sevgili Profesör Burcu Demirel’i çok iyi anlıyorum.
O, sadece akademisyenler için değil, okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise öğretmenleri için de harika bir örnek. Kelimenin tam anlamıyla bir ‘iyi örnek’ o!
Ve onun kendine sorduğu o 5 soru...
Fakültelerdeki öǧretmen adaylarının, iş başındaki çalışan öğretmenlerin ve hâlâ ışık yayan emekli öğretmenlerin mutlaka okuması ve kendi yanıtlarını oluşturması gereken sorular...
Yürürlükteki usûl ve yöntemleri küçük görüyormuş durumuna düşmeyeyim ama kişinin profesyonelliği de mesleki liyakatı da uzman öğretmenliği de başöğretmenliği de galiba sertifikalarla, sınav-mülakat sonuçlarıyla değil de daha çok bu sorulara vereceği dürüst yanıtlarla ölçülebilir.