Bir adam Hz. Ömer (r.a.)'in yanında bir hususta şâhitlikte bulunmuştu. Ömer ibnü'l-Hattâb hazretleri ona, “ Ben seni tanımıyorum, seni tanıyan birini getir” dedi.
Orada bulunanlardan birisi, “ Ben onu tanıyorum, deyince Hz. Ömer, “Nasıl bilirsin?” diye sordu.
O da, “ Emin ve âdil bir adam olarak tanıyorum” cevabını verdi.
Hz. Ömer (r.a.) tekrar sordu, “Gecesini gündüzünü bildiğin, yakın bir komşun mudur?”
Hayır, diye cevap verdi adam.
Hz. Ömer (r.a.) sormaya devam etti:
- İnsanın takvâsını ortaya koyan, muamelesidir. Bu adam, alış veriş yaptığın bir kimse midir?
Adam tekrar hayır, dedi.
Hz. Ömer (r.a.) bu defa, “Bununla, insanın ahlâkının güzel veya çirkin olduğunu anlamaya imkân veren bir yolculuk yaptın mı? “diye sordu.
Adam bu soruya da, hayır, cevabını verince, Hz. Ömer (r.a.),
“ Sen onu tanımıyorsun” dedi ve sonra da adama dönerek, “Git, seni tanıyan birini getir” buyurdu.'
Demek ki bir insanı iyi tanıyabilmek, doğruluk ve dürüstlüğünden emin olabilmek için; onunla, ya yakın komşuluk yapacaksın veya alış-verişte bulunacaksın yahut da beraber yolculuk edeceksin... Aksi takdirde, yani bu ölçülerden hiçbirisi ile tartmadığın bir kişi hakkında, müspet veya menfi yönde şahâdette bulunmayacaksın.
Zira bu demektir ki, sen onu tanımıyorsun.
Sünnetle Yaşamak
Ebu Hureyre (r.a.)’tan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“(Günahlara) keffaret olan şeyler yemek yedirmek, selamlaşmayı yaygınlaştırmak, geceleyin insanlar uykuda iken namaz kılmaktır.” [Hakim, Müstedrek, IV, 129]
***
Berâ b. Âzib (r.a.)’tan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Bir bedevî Resullullah’ın (s.a.v.) yanına gelerek: ‘Bana cennete girmeme sebep olacak bir amel öğret’ dedi. Allah Resulü (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Her ne kadar kısa bir soru sorduysan da cevabı oldukça geniş bir sorudur. Bunun için köle azad et, köleleri kölelikten kurtar. Buna gücün yetmiyorsa açlara yemek yedir, susuzlara su içir.” [Ahmed, Müsned, IV, 299; İbn Hibban, Sahih, I, 357]