“Semada da rızkınız ve size vâdedilen başka şeyler vardır.” (Zâriyât – 22)
Surenin 20. Ayetinde, Rabbimiz, “İnananlar için yeryüzünde ayetler vardır,” buyurmaktadır. Yeryüzünün dağlarında, denizlerinde, ağaçlarında, bitkilerinde, madenlerinde ve canlılarında gözüken Rabbimizin fiilidir. Her mahlûk, fiildir ve faili Allah’tır. Bu, âlem, gökleri ve yerleriyle Rabbimizin kulları için hazırladığı nimetler yurdudur.
Gökler de rızkın bir kaynağıdır. Bulutlar, yağmur, rüzgâr atmosferimizin içinde dünya hayatını mümkün kılan faaliyetlerin sebepleri olduğu gibi atmosferin dışına çıkıldığında, Samanyolu galaksisinin bir parçası olan güneş sistemi ve onu da içinde taşıyan yıldızların evi, derin uzay, dünya hayatını mümkün kılan, belki de en büyük bir nimettir.
Ay nimeti: Göklerde olan her şey dünya hayatıyla ilgilidir. Mesela dünyamızın uydusu olan ay nimeti, dünya üzerindeki gelgit hadisesinin gerçekleşme sebebidir. Ay, iklim ve biyolojik yapıyla doğrudan ilgilidir. Ayrıca insanın inanç ve kültür hayatında da belirleyici bir yere sahiptir. Uzay araştırmalarında da ay bir ilk basamaktır.
Güneşe nimeti: O, diğer gezegenlerle birlikte, en büyük bir nimettir. Güneş ve gezegenler olmadan dünya hayatının devam etmesi mümkün değildir. Güneşin dünya hayatına olan etkisi çok büyüktür: Güneş, Dünya’nın ısı ve ışık kaynağıdır. Güneş sayesinde dünyanın yüzeyi ısınır ve iklimler oluşur. Dünya’nın hareketleri sonucunda mevsimler, gece-gündüz, gelgit gibi olaylar gerçekleşir. Bitkiler fotosentez yapar ve oksijen üretir. Tarım yapılır ve bitkiler gelişir. Hayvanlar ve insanlar ısı, ışık ve besin ihtiyaçlarını karşılar.
Yıldızlar nimeti: Bilim adamlarının tespitine göre yıldızlar, evrenin yapısını ve gelişimini belirler. Yıldızlar, çekirdeklerinde meydana gelen çekirdek kaynaşması tepkimelerinde açığa çıkan nükleer enerjiyle evrene ışık saçarlar. Yıldızların ölümüyle de evrene ağır elementler yayılır ve yeni yıldız nesilleri oluşur.
Yıldızlar, insanların gökyüzünü gözlemleyerek bilim ve kültür geliştirmelerine ilham verir. Eski uygarlıklar yıldızları takip ederek zamanı ölçmüş, takvimler ve astroloji gibi sistemler oluşturmuşlardır. Bazı kültürler yıldızlara kutsal anlamlar yüklemiş ve onlara tapmışlardır.
Rabbimiz Kur’an’da göklerle ilgili açıklamalarda bulunmuştur. Mesela bir ayette, “Gece, gündüz, güneş ve ay O’nun ayetlerindendir. Siz güneşe de, aya da secde etmeyin. Allah’a secde edin, ki bunları Kendisi yaratmıştır.” (Fussilet 37)
Yine Necm Suresinin birinci Ayetinde: “Battığı zaman yıldıza andolsun…”; Vakıa Suresinin yetmiş beşinci ayetinde; “Hayır, yıldızların yerlerine yemin ederim ki, -eğer bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir…” gibi ayetlerle, dikkatimiz yaratılmış şeylere çekilmiştir.
Sonuç: Her şey Allah’ın Zât’ına delalet eder. Varlık, insan ve onun hayatı için bir temeldir. Rabbimiz için ise, O’nun isim ve sıfatlarının tecellisidir. Varlık, Yaradanı apaçık göstermektedir. Bu ise nimet-i ekber’dir; en büyük nimettir. İnsan, akıl ve vicdan ile kendi varlığına eşyaya (tabiat) baktığında Rabbini görür. Böylece kendisine dair de bir şuur kazanır.
Lakin gerek dünyanın gerekse göklerin hayatı mümkün kılan birer nimet olması geçicidir. Gökler ve yeryüzü, içindekilerle birlikte sadece birer örnektir. Asıl hayat ahrettedir: İnsan cennete ulaşınca nimetlerin asıllarına kavuşacaktır, inşallah,