Erzurumlular ve İdeal Müslüman Toplumun Portresi
Alvarlı Efe’nin Erzurum temalı şiirlerinde, Erzurum halkı örnek bir Müslüman topluluk olarak tasvir edilir. Efe, Erzurumlu’nun sahip olması gereken faziletleri bir bir sayarak adeta ideal bir İslam toplumunun portresini çizer. Özellikle “Erzurum Destanı”nın dizeleri, geçmişten bugüne Erzurum insanının erdemlerini hem övgü hem de öğüt mahiyetinde sıralamaktadır.
Evvela, şiirde Erzurumlunun cesaret ve kahramanlığı vurgulanır: “Gayret şecaatli erler var idi” dizesi, Erzurum’un yiğit ve gayretli erlerle dolu olduğunu söyler. Nitekim Erzurum tarihi, Rus işgali ve Birinci Dünya Harbi yıllarında sergilenen kahramanlıklarla doludur; Alvarlı Efe de bizzat bir milis kuvvetiyle düşmana karşı mücadele vermiştir. Şiirde geçen “Nisâsı ricâli hayâdâr idi” ifadesi ise iffet ve hayâ erdemine dikkat çeker. Kadını erkeğiyle Erzurum halkının hayâ sahibi olduğunu belirten bu mısra, toplumun ahlâkî temizliğini ve edep duygusunu yüceltir. Devamında gelen “Edeblü erkânlı bir diyâr idi” dizesi de aynı temayı sürdürür: Erzurum, edep ve erkân sahibi insanların diyarıdır. Burada erkân, görgü kurallarını ve toplumsal nizamı ifade eder. Yani Efe, Erzurum toplumunu terbiyeli, saygılı, düzen sahibi bir toplum olarak betimlemektedir. Bu tasvir, İslam’ın öngördüğü güzel ahlakın ete kemiğe bürünmüş hali gibidir. Alvarlı Efe’nin ifadesiyle Erzurum, “edepli, erkânlı bir yer” olduğu için geçmişte “herkes tarafından bilinen, sevilen, sayılan şöhret sahibi büyük zatlar” da yetiştirmiştir. Şiirde öne çıkan bir diğer haslet, çalışkanlık ve üretkenliktir. Alvarlı Efe, “Göl yerinde elbet sular bulunur / Yine vardır deyü ümid olunur” diyerek, Erzurum’u verimli bir göl yatağına benzetir. Bu benzetmeye göre, bir gölün suyu çekilse bile altında su bulunabilir; aynı şekilde Erzurum’da da insan kaynağı zaman zaman durgunlaşsa dahi, derinde halen cevherler bulunmaktadır. Efe bununla, Erzurum insanının potansiyeline ve çalışkanlığına duyduğu inancı dile getirir. Gerçekten de “yine bugün bin bahaya alınır” ifadesiyle, bu değerli insan kaynağının bugün de paha biçilmez olduğunu belirtir. Efe Erzurum’u “yiğitlerin harman olduğu bir göl yeri” olarak görür; su çekilse dahi suyun varlığından ümit kesilmez. Bu düşünce, onun Erzurum halkına yönelik umudunu ve güvenini yansıtır.
Dindarlık ve cömertlik, Alvarlı Efe’nin Erzurumlularda gördüğü en önemli vasıflardandır. Şiirde “Hamdü lillâh metîn İslâmları var / Fakîre zaîfe ihsânları var / Gülbe-i gönülde îmânları var” dizeleriyle, Erzurum’da Allah’a hamd edilecek sağlam imana sahip insanlar olduğu, bu insanların fakire ve zayıfa iyilik etmekten geri durmadığı, gönül kulübelerinin imanla dolu olduğu ifade edilir. Burada metîn İslâmlar tabiri, Erzurum halkının dinine bağlılığının ne kadar sağlam olduğunu vurgular. Fakire ve zayıfa yapılan ihsanlar ise toplumdaki yardımlaşma ve merhamet duygusunun göstergesidir. Gerçekten de Erzurum, hayırseverliğiyle tanınan bir şehirdir; geleneksel olarak zengin-fakir dayanışmasının güçlü olduğu, kimsesizlerin korunduğu bir toplumsal dokuya sahiptir. Alvarlı Efe de “iyilik ve yardımı eksik etmezler” diyerek bu durumu tasdik etmektedir. “Gülbe-i gönülde imanları var” dizesi, insanların gönül hanelerinin imanla bezeli olduğunu söyleyerek, Erzurumluların iç dünyasındaki güçlü imanı dile getirir. Efe, bu özellikleri gördüğü için Yüce Allah’a hamd ettiğini özellikle belirtir.
Alvarlı Efe’nin Erzurum idealinde, ilim ve irfan sahibi bir toplum anlayışı da mühim yer tutar. Şiirin bir bölümünde şu mısralar yer alır: “Müşkil halleyleyen ulemâsı var / Safâ bahşeyleyen fuzalâsı var / Şöhret-şiar yine küberâsı var.” Burada Erzurum’un zor meseleleri halleden ulemasının olduğu, sohbetiyle safâ (manevî neşe) veren fazıl insanların bulunduğu, şöhret sahibi büyükleri (küberâ) yetiştiği ifade edilir. Gerçekten de Erzurum, tarihte önemli âlimler ve mutasavvıflar yetiştirmiş bir ilim merkezidir. Efe’nin yaşadığı dönemde de Erzurum’da birçok âlim, müderris ve şeyh bulunmaktaydı. “Müşkil halleyleyen uleması” ifadesi, toplumun problemlerini çözecek ilme ve dirayete sahip hocaların varlığına işaret ederken; “safâ bahşeyleyen fuzalâ” ifadesi, sohbetleriyle gönüllere huzur veren Allah dostlarını akla getirir. Fuzalâ, fazilet sahipleri demektir; burada bilhassa velî kişiler kastedilmektedir. “Şöhret-şiâr küberâ” ise herkesin tanıyıp saygı duyduğu büyük şahsiyetler anlamına gelir. Bu dizelerden anlaşılıyor ki Alvarlı Efe, Erzurum’u ilim ve irfan yuvası olarak da idealleştirir. Onun nazarında Erzurum toplumu, sadece gönlü temiz insanlar değil, aynı zamanda bilgi, hikmet ve maneviyatla donanmış rehber şahsiyetler barındıran bir toplumdur. (Devam edecek)
Erzurumda Gündüz vakti 15 16 yaşlarındaki çocuklar ellerinde bira ile geziyor