Hâce Muhammed Lütfi Efendi (1868-1956), halk arasında daha çok Alvarlı Efe Hazretleri adıyla tanınan Erzurumlu bir mutasavvıf Efe ve gönül âlimidir. Ömrünü Erzurum ve çevresinde irşad faaliyetlerine adamış, bir mürşid-i kâmil olarak eserlerinde maneviyatı ve ahlâkı merkez alan bir çizgi izlemiştir. Alvarlı Efe, klasik divan şiiri formlarında (gazeller, kasideler) Türkçe, Arapça ve Farsça şiirler yazabilmesinin yanı sıra, halk edebiyatı üslubunda kaleme aldığı ilâhî ve manzumeleriyle de geniş kitlelere ulaşmıştır. Bu yönüyle, geleneksel tasavvuf edebiyatını mahallî kültürle birleştirerek halkın gönlünde taht kurmuştur.
Alvarlı Efe Hazretleri’nin Erzurum’a duyduğu derin muhabbet ve bu şehrin manevi kimliğine atfettiği önem, özellikle “Erzurum Destanı” olarak bilinen uzun şiirinde belirginleşir. Bu şiir her dörtlüğün sonunda yinelenen “Mevlâ’ya emanet olsun Erzurum” nakaratıyla Erzurum için adeta bir duaya dönüşür. 20 kıtadan oluşan bu manzume, milli ve manevi değerlerle yoğrulmuş Erzurum’un tarihî misyonunu ve idealize edilmiş toplumsal yapısını tasvir eder. Alvarlı Efe bu şiirinde Erzurum’un geçmiş güzelliklerini anmakta ve Erzurumlu kimliğinin geleceğine yönelik temennilerini dile getirmektedir.
Alvarlı Efe Hazretleri’nin nazarında Erzurum, İslam dünyasının kilidi ve iman ehlinin sağlam kalesidir. Şiirinin hemen başında geçen “Erzurum kilidi mülk-i İslâm’ın / Erzurum derbendi ehl-i îmânın” dizeleri, Erzurum’un İslam yurdu içerisindeki stratejik ve manevi konumunu vurgular. Bu ifadeyle Efe, Erzurum’u İslam mülkünün (yani İslam diyarının) muhafız kapısı, kilit noktası olarak tanımlamaktadır. Gerçekten de tarih boyunca Erzurum, Anadolu’nun doğu kapısı olarak birçok istilaya karşı direnmiş ve İslam beldesini koruyan bir sınır kalesi işlevi görmüştür. Nitekim Alvarlı Efe’nin ifadesiyle, vatanın bağrına göz dikmiş düşmanı defetmede en büyük engel Erzurum olagelmiştir; bu şehir defalarca işgale uğrasa da her seferinde kurtuluşa ermiştir.
Efe’nin “İslam’ın kilidi” benzetmesi, Erzurum’un yalnız fizikî savunmadaki önemini değil, aynı zamanda manevi muhafız rolünü de ima eder. “Erzurum derbendi ehl-i îmânın” dizesi, Erzurum’u iman sahiplerinin sığınağı ve gönül kalesi olarak nitelendirir. Bu bakış açısına göre Erzurum, bağrında barındırdığı güçlü imanlı insanlar sayesinde İslam’ın içtimai yapısını içeriden çökertmek isteyen fitnelere karşı da set çekmektedir. Alvarlı Efe, Osmanlı’nın son dönemleri ile Cumhuriyetin ilk yıllarına tanıklık etmiş bir isimdir; bu dönemlerde vuku bulan işgal ve mücadeleler sırasında Erzurum’un hem maddi hem manevi direnç merkezi olduğuna bizzat şahit olmuştur. Dolayısıyla şiirindeki bu tanımlama, hem tarihsel realiteye hem de manevi bir misyona işaret eder. Efe’nin gönlünde Erzurum, tıpkı sınırdaki bir kale gibi İslamiyet’in değerlerini muhafaza eden, düşmanın hevesini kursağında bırakan bir maneviyat kalesidir. Onun ifadesiyle “Asırlardır Müslüman can ve kanıyla yoğrulmuş bu şehrin her tarafında ulu kişilerin türbelerini görmek mümkündür” ve bu büyük velîlerin varlığı Erzurum’un manevî havasını daima canlı tutmaktadır.
Alvarlı Efe, Erzurum’un bu seçkin vasfını dile getirirken somut semboller de kullanır. Şiirde geçen “binlerce bin medfûn evliyâsı var / Zâhir bâtın nice asfiyâsı var / Feyz ü berekât-ı Kibriyâ’sı var” mısraları, Erzurum toprağında yatan sayısız evliya ve ulemanın mevcudiyetine dikkat çeker. Asfiyâ, tasavvufta arınmış veliler için kullanılan bir tabirdir; Efe Erzurum’un hem zahiren hem bâtınen böyle nurlu şahsiyetlerle dolu olduğunu belirterek, şehrin feyiz ve bereket kaynağı oluşunu vurgular. Gerçekten de Erzurum, Anadolu’da “Evliyalar yatağı” olarak anılan şehirlerden biridir; Alvarlı Efe de şiirinde bu durumu Erzurum’un İslam diyarındaki özel konumunun bir kanıtı olarak sunmuştur. Bu sayede, Erzurum’u yalnızca coğrafi bir kilit değil, manevi bir kilit, yani İslam ümmetinin birliğini ve direncini sağlayan manevi değerlerin kilit taşı olarak idealleştirir.
“İslam’ın kilidi” ifadesi, Alvarlı Efe’nin Erzurum’a biçtiği misyonun özlü bir özetidir. Bu misyon, dini ve milli değerlerin kilitlendiği, korunduğu yer olma misyonudur. Efe, Erzurum’u tarif ederken bir yandan geçmişteki gazâ destanlarının ruhunu yansıtır, diğer yandan şehrin bugün de aynı imanı taşımaya devam ettiğini, Allah’a emanet bir şehir olarak kalması gerektiğini yineler. Alvarlı Efe’nin nazarında Erzurum, maddi surları aşındırılabilir fakat manevi surları asla yıkılamayacak bir İslam kalesidir; bu kale, Allah’ın izniyle İslam ümmetinin kilidi olmaya devam edecektir. (Devam edecek)