Yaratılış, Kudret ve Acizlik
Birdir ol, birliğine şek yokdurur
Gerçi yanlış söyleyenler çokdurur
Cümle – âlem yoğ iken ol var idi
Yaradılmışdan ganî cebbâr idi
Vâr iken ol, yok idi ins – ü melek
Arş – ü ferş – ü ay – ü gün hem nüh felek
Sun’ ile bunlârı ol vâr eyledi
Birliğine cümle ikrar eyledi
Kudretin izhâr edüp hem ol celîl
Birliğine bunları kıldı delîl
“Ol!” dedi bir kerre vâr oldu cihân
“Olma!” derse, mahv olur ol dem hemân
Pes Muhammeddir bu varlığa sebeb
Sıdk ile ânın rızasın kıl taleb
Ger dilersiz bulasız oddan necat
Aşk ile derd ile idin es-Salât
Ey azizler, işte başlarız söze
Bir vasıyyet kılarız illâ size
Ol vasıyyet ki direm her kim tuta
Misk gibi kokûsu canlarda tüte
Hak – Teâlâ rahmet eyleye anâ
Kim beni ol bir dua ile anâ
Her kim ki diler bu duada buluna
Fâtiha ihsân ede ben kûluna
Süleyman Çelebi Mevlidinin bu bölümü, Allah’ın varlığı ve birliği ile evrenin yaratılışına dair derin görüş ve dini mesajlar içerir. Mevlidin münâcât kısmı İslami dünya görüşünün temel kavramları olan tevhit, kudret, rahmet, ve niyet kavramlarını ana tema olarak ele almıştır.
Allah’ın Birliği ve Kudreti: “Birdir ol, birliğine şek yokdürür” ifadesi, Allah’ın varlığının ve birliğinin tartışmasız olduğunu vurgular. Bu, İslam inancındaki tevhit (Allah’ın birliği) ilkesinin en net bir ifadesidir. Allah’ın her şeyden önce var olduğunu, yaratılmış hiçbir şeye muhtaç olmadığını ve her şeyin varlığını O’na borçlu olduğunu anlatır.
“Cümle – âlem yoğ iken ol var idi / Yaradılmışdan ganî cebbâr idi” dizeleri, Allah’ın ezeli varlığını ve yaratıcı sıfatını vurgular. Görüş açıdan bu, yaratılışın mutlak bir varlık olan Allah’a dayandığını ve evrenin varoluşunun Allah’ın iradesine bağlı olduğunu ifade eder.
Yaratılış: “ ‘Ol!’ dedi bir kerre vâr oldu cihân / ‘Olma!’ derse, mahv olur ol dem hemân” dizeleri, Kur’an’da geçen “kün fe yekûn” (Ol der, olur) ayetine doğrudan bir göndermedir. Allah’ın yaratma fiilinin, kudretinin ve iradesinin mutlak olduğunu ifade eder.
Bu düşünce, görüş olarak varlık ve yokluk ilişkisini derinlemesine ele alır. Evrenin varlığı, yalnızca Allah’ın emriyle başlar ve biter. Bu, yaratılışın geçici ve Allah’a bağlı olduğunu gösterir.
Hz. Muhammed (sav): “Pes Muhammeddir bu varlığa sebeb” ifadesi, İslam düşüncesindeki “nur-u Muhammedî” inancına atıfta bulunur. Burada, Hz. Muhammed’in (SAV) insanlık ve evrenin yaratılışındaki merkezi rolüne işaret edilir. Peygamber’in insanlığa rehberliği, Allah’ın rahmetinin bir tezahürüdür ve bu, metnin manevi derinliğini artırır.
Vasiyet ve Dua: Metnin sonunda Süleyman Çelebi, okuyucularına bir vasiyet bırakır: Allah’ın birliğine inanmak, O’nu anmak ve Peygamber’in izinden gitmek. Bu vasiyet, bir yaşam rehberi olarak sunulmuştur.
“Ol vasıyyet ki direm her kim tuta / Misk gibi kokûsu canlarda tüte” ifadesi, bu vasiyeti tutmanın insan ruhunda bıraktığı güzel etkiyi mecazi bir dille betimler. Vasiyet, kişinin manevi olarak arınması ve Allah’a yakınlaşması için bir anahtardır.
Bağışlanma Temennisi: Metnin sonunda yer alan dua ile Süleyman Çelebi hem kendisi için hem de bu eseri okuyanlar için Allah’ın rahmetini diler. Bu, İslam inancındaki dua geleneğini ve insanların birbirine rahmet dilemesini vurgular. “Fâtiha ihsân ede ben kûluna” ifadesi, duaların en büyüğü olan Fâtiha Suresi’nin, rahmet ve bağışlanma amacıyla okunmasını teşvik eder.
Sonuç: Süleyman Çelebi Mevlid-i Şerif’in bu giriş bölümünde, Allah’a teslimiyetin, Peygamber’e tabi olmanın ve insanın Allah ile olan bağını sürekli hatırlamasının önemini vurgulamıştır. Kâinatın yaratılışı, Allah’ın kudreti ve insanın acziyeti metnin temel görüş temalarını oluştururken, metnin dili manevi bir rehberlik sunar. Süleyman Çelebi’nin bu eşsiz eseri, okuyucularını Allah’a yönelme ve ruhi bir arınma yolculuğuna davet eder.