Varlığın iki yönü var: Bir yönü dünya bir yönü ahiret. Her şeyi sadece maddi nedenlerle değil, aynı zamanda onların İlahî anlam ve amacı açısından değerlendirmemiz gerekir. Bunu yapamazsak bakışımız dünyada kalır. İlahi olanı görememiş oluruz; bu, manevi körlüktür.
Oysa dikkatle baksak görürüz: Varlıkların İlahî ve dünyevi olmak üzere iki yönü var: Her şey yalnızca maddi dünyadan ibaret değil, aynı zamanda İlahî bir amaca hizmet etmektedir. Maddi dünyada gördüğümüz varlıklar, daha büyük bir İlahî planın parçasıdır.
Maddeye İlahî perspektiften bakınca bize şunu gösterir: Varlık, yaratıcının bir işareti veya esması yoluyla bir yansımasıdır. Çünkü varlığı anlamlı kılan onun İlahî bir anlamı ve amacı gerçekleştiriyor olmasıdır.
Varlığa dünyevi perspektiften bakınca: Maddi dünyaya ve nedenlere odaklanırız, varlıktaki İlahî bağlamı göz ardı ederiz; fotoğraf makinası gibi bakmak varlığı görmemektir. Dünyevi bakış yanılgı üretir.
İman perspektifinden bakınca varlık ruhunu (anlam) gösterir; var olmanın anlamı gözükmeye başlar. İmanlı bakış kişiye varlık hakkında yeni bir anlamlandırma imkânı verir.
İlahi bakışla kazanılan iman, irade ve amel, kişinin maddi eylemlerini manevi bir değere dönüştürür. İman penceresinden varlığa bakış kişiyi yüzeydeki görünüşün ötesine taşır; her olay, her nesne ve her eylem, yaratılışın daha büyük bir resmi içinde seyredilir. Kişi görür ki: İnsan, hayvan, bitki hiçbir varlık kendinin sahibi değildir. Varlığın kontrolü evrenin sahibi Allah'a aittir.
Biz ise, kendimize sahipmişiz gibi davranırız; bu yanılsama aslında Allah'ın sınırsız niteliklerini (esma’ül hüsna) ve bu niteliklerin sınırlılığımızla nasıl ilişkili olduğunu anlamamıza yardımcı olur.
İlahi bakış ölümün kaçınılmaz bir gerçek olduğunu ve hayatın bu dünyadaki fiziksel varlığımızın çok ötesinde bir anlam taşıdığını iman aklıyla bilir. Kendine bakar: İnsanın bedeni, dayanıklı madde olarak değil, geçici ve kırılgan malzemelerden oluşmaktadır, bu da onun kalıcı olmadığını gösterir.
O halde insanın varoluşunu ve ölümünü anlamlı kılan İlahî bakıştır. Varlık üzerindeki tek kudrete, Allah'a güvenmek, kişiye manevi bir rahatlama ve huzur sağlayacaktır.
İlahi bakış açısı insanın kendi varlığı, yaşamın sonu ve kozmik bir perspektifteki yerimiz hakkında kapsamlı bir anlayış sunar. İlahi bakış açısı insanın kendi sınırlılığını gösterir, Allah’a teslim olmanın ve kulluğun önemini vurgular; var olmanın sırrı aşikâr olur.
Varlığını, İslami inancın temeli olan "La ilaha illallah" (Allah'tan başka hiçbir gerçek ilah yoktur) ifadesine ‘iliştiren’ mümin değer kazanır. Sadece İlahî bakıştır ki, insanın kendine bir değer atfetmesine (şeytanlaşma) mani olur ve insana Allah'ın sıfatlarını ve evrenin işleyişini öğretir. Allah'ın varlığını ve biricikliğini kabul eden insan, son Peygamber Muhammed'in (sav) bu gerçekliğin güvenilir bir şahidi olduğunu da öğrenerek, İlahî bakış açısıyla varlığı tevhid eder ve cennete gider.