Filistin direnişini o topraklara ayak basmadan, yaşanan drama şahit olmadan ekranlarda yorum yapanları izleyerek anlamak neredeyse imkânsız.
Müslümanların Kudüs’te bulunan ilk kıblesi Mescidi Aksa, yıllardır kan ağlıyor ve tutsak!
Bir millet düşünün ki bir yanda inandığı dini diğer yandan doğup büyüdüğü toprakları korumaya çalışıyor. Filistin’de insanlar öz vatanlarında mülteci hayatı yaşıyor. İsrail hükümetinin izni olmadan evinde tadilat yapamıyor, kırılan camlarını bile takamıyor.
Öylesine bir baskı var ki İsrail askerinden müsaadesiz bir mahalleden diğerine geçilemiyor. Oturduğu evin hemen karşısında bulunan otoyolu kullanmak bile Filistinliler için yasak. Aileden biri İsrailli biri ile kavga etse tüm ailesi tecrit altına alınıyor. Hatta evleri buldozerler ile başına yıkılıyor.
Çocukların kendi dilinde eğitim görebileceği hiçbir yer okul yok. Ya çocuklar cahil kalacak ya da Hıristiyan okullarında rahibeler eşliğinde eğitim alacak.
Yıllardır denizden ve karadan abluka altında tutulan Gazze’de insanlar ancak İsrail’in tanıdığı imkan kadar gıda gibi temel ihtiyaç malzemelerine ulaşabiliyor. Kuşatma altındaki şehirlerde sağlık hizmeti, eğitim, sosyal yaşam neredeyse yok. Her an ölümün kol gezdiği bölgede insanlar yaşama tutunmaya çalışıyor.
İsrail’in uyguladığı sistemli asimilasyon, soykırım ve insan suçları yıllardır artarak devam ederken, bugün Filistin’de yaşananları eleştirmek en hafif tabirle vicdansızlıktır. İnsanlık onuru ve her türlü kutsal ayaklar altına alınırken, hemen her gün kundaktaki bebekler toprağa verilirken sessiz kalan dünya, bugün sivillerin ölmesine tepki gösteriyor.
Bir kez daha anladık ki küfür tek millet…
İslam ülkeleri ölü numarası yapıyor…
Göz göre göre Müslüman bir ülke giyotinle lime lime ediliyor…
Ama biz sadece izliyor, ekranlarda bize gösterilen üç beş görselle durum değerlendirmesi yapıyoruz.
***
Yalnızca bugün değil yıllardır Filistinlilerin kanı dökülüyor. Abluka altındaki Gazze’de çocuklar açlıktan ölüyor. Çocukların Gazze dışında tedavi edilmelerine izin verilmiyor. Bir şekilde Gazze’den çıkarılan hasta çocuklar ilkel şartlarda oluşturulan hastanelerde gönüllü doktorlar tarafından tedavi edilmeye, hayata tutunmalarına çalışılıyor.
Bir insanın kendi vatanında mülteci olmasını düşünebiliyor musunuz? Ben şahit oldum, o topraklarda her gün yavaş yavaş yok edilen Filistinlilerle günlerce zaman geçirdim. Gelişmiş silahlara sadece ellerindeki sapanlarla mukavemet eden gençlerin gözlerindeki vatan müdafaasına tanıklık ettim.
Kalorifer borusu ve brandadan yapılan sedyeler üzerinde tedavi edilmeye çalışılan minik çocukların yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide gidip gelmelerini gözyaşları ile izlemek durumunda kaldım. Annelerin yavrularının başlarında dua ederek çaresizce bekleyişlerine eşlik ettim…
Kudüs’te, Batı Şeria’da, Gazze’de, El Halil’deki aileler evlatları için hiç bir gelecek inşa edemiyor. Her gün ‘bugün de evladım yaşıyor şehit düşmedi’ diyerek dua ediyor. Günümüzde yaşananları anlamak için önce o topraklarda yıllardır yaşanan zulmü görmek lazım...
İsrail’in hedef gözetmeden yüzbinlerce insanın mal ve can güvenliğini yok eden, hukuk dışı tavrına gelişmiş ülkeler ağzını açmıyor. Oysa bugün Gazze’de bir devlet terörü yaşanıyor, İsrail toplu katliam yapıyor.
İsrail’in kan dökerek sürdürdüğü ‘işgali yayma’ politikasına karşı yürütülen Filistin direnişi hem hukuki hem siyasi olarak meşrudur. İnsanlık dışı baskılar günün birinde bardağı taşıracaktı.
İşte bu gün o gündür…