لَوْ اَنْزَلْنَا هٰذَا الْقُرْاٰنَ عَلٰى جَبَلٍ لَرَاَيْتَهُ خَاشِعاً مُتَصَدِّعاً مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِۜ وَتِلْكَ الْاَمْثَالُ نَضْرِبُهَا لِلنَّاسِ لَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
“Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz.” (Haşr 21)
Bu ayet, Kur'an'ın ağırlığını ve derin etkisini anlatmak için kullanılan güçlü bir metafordur. "Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün" ifadesi, Kur'an'ın muazzam manevi ağırlığını ve etkisini vurgular.
Ayette zikredilen “haşyet” ifadesi korku ve saygı manasınadır. Mümin kimse Allah'a karşı derin bir korku ve derin bir saygıyı taşımalıdır. Bu korku, sadece fiziksel bir korku değil, aynı zamanda Allah'ın büyüklüğünü ve kudretini anlama ile ilgili bir içsel huşudur.
Ayette geçen “Hâşian’ kelimesi, dağın Allah korkusundan baş eğmesi anlamına gelir. Bu, Kur'an'ın manevi gücünün ve etkisinin bir sembolüdür. Kur'an'ın bir dağa indirilmesi ve dağın bu manevi yük karşısında baş eğerek parçalanması, insanın kalbinin ve ruhunun bu ilahi mesaj karşısındaki tepkisini anlatmak için kullanılan güçlü bir mecazdır. Dağ, doğada sağlamlığı ve dayanıklılığı ile bilinir. Ancak, Kur'an'ın manevi ağırlığı karşısında dağ bile dayanamayıp parçalanır. Bu, Kur'an'ın insana getirdiği mesajın ne kadar derin ve etkili olduğunu vurgular.
Ayettte geçen, “Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz" ifadesi, Allah'ın bu güçlü metaforu insanların Kur'an'ın değerini ve önemini anlamaları için verdiğini gösterir. İnsanların bu misalleri düşünerek Kur'an'ın manevi gücünü ve kendilerine getirdiği ilahi mesajı anlamaları beklenir.
Bu ayet, Kur'an'ın manevi gücünü ve Allah'a duyulan derin saygı ve korkunun önemini vurgular. Haşyet, insanın Allah'ın büyüklüğünü ve kudretini anlama kapasitesini temsil eder ve bu anlayış, insanın hayatındaki dini ve manevi yolculuğunu şekillendirir.
Sonuç:Âyetin ana fikri, Kur'an'ın manevi ağırlığını ve Allah'ın büyüklüğünü idrak edebilseydi, dağların bile Allah korkusundan parçalanacağı, ancak insanın bu gerçeği anladığı halde sorumluluklarını yerine getirmede kayıtsız kaldığıdır. İnsanların Kur'an'ı anladıkları ve okudukları halde, onun getirdiği ilahi mesajı idrak etmekte ve gereğini yapmakta eksik kaldıkları vurgulanmaktadır.
BİR İMAM HATİP LİSESİ MEZUNUNA SORDUM KENDİSİDE HAFIZ.DEDİMKİ İMAM HATİPLERDE KURANI KERİMİN TÜRKÇE MAELİDE OKUTULUYORMU DEDİ HAYIR.TALAT BEY SİZDE MİLLİ EĞİTİM BAKANINA SORUYU SORUN ACABA TÜRKÇE MEAL NEDEN YOK DİYE..MUHAMMEDİN ASKERLERİ DİYE BİR DERNEK VAR HÜDAPARLILARIN ONLARADA SORUN ŞU SORUYU HZ MUHAMMEDİN VEDA HUTBESİ NEDEN OKULLARIN SINIFLARINA ASILMIYOR.BİRDE BAKARA SURESİNİ 10..NCU VE 120 NCİ AYETİNİN MEALİNDEN BAHSEDİN.İNSANLAR OKUSUN BİLSİN...SAYGILARIMLA
İnanan insanın en büyük sorumluluğu, Kur'an'ı okuyup anlayıp hayatına uygulamaktır. Ama bu müslamanlara bin yıldır, Kur'an'ı okuyup anlamayı öğretmediler. Hele hele Kur'an, öyle TV formatında, bir şovmen tarafından, şovla sunulan, sıradan bir kitap hiç değildir. Kur'an'ı Kerim, ne mezarlık kitabıdır ne de öyle güzel okuma yarışmalarında okunmak için gönderilmemiştir. Rabbimiz " Kur'an'ı tedebbür ediniz, tedebbür etmezler mi ( idrak ederek, anlayarak okumazlar mı)" buyuruyor. Telaffuz ediniz, buyurmuyor. Sözde bu İslâm âlemi, Kur'an'ı Kerim'i, asırlardır anlayarak okuyup hayatlarına tatbik etmedikleri için bu haldeler. Açlık, kıtlık, yoksulluk, savaş, ölüm ve hastalıklardan hiç kurtulamıyorlar.Rabbimiz " inanıyorsanız en üstün sizsiniz" buyuruyor. Demek ki bu Müslümanlar, gerçek manada inanmış değiller . Ne zaman Kur'an'ı Kerim'i kalplerine yerleştirip Kur'an'ı gerçek manada anlayıp kalpleri korkudan titrerse işte o zaman gerçek müslüman olurlar. Selamlar.