“Çünkü o, yüce Allah’a inanmazdı./ Yoksulun yiyeceği ile
ilgilenmezdi./ Bu sebeple burada bugün onun bir acıyanı yoktur.”
Hâkka Suresi/ 33- 34 -35
Dünyadan eksildiklerinde kimsenin farkına varamadığı insanlar vardır.
Ne iyilikleriyle tebarüz etmişlerdir ne de dehşet saçmışlardır etraflarına.
Silik, suskun, bedenlerinin dışında bir yer kaplamayan insanlardır bunlar. Elbette zarardadır onlar.
Dünya hayatı nihayetinde bir gösteri alanıdır, sahne hareketsiz oyuncuları sevmez.
Gidişleri düğün bayram kutlanan insanlara da duraklık etmiştir evren.
Bütün süfli işlerin merkezinde bulunan insanlarda gelmişler, gönüller yıkmışlar, bitimsiz acılar vermişler ve terk etmişlerdir âlemi.
Gidişleri mazlumları sevindirmiş, harlanmak için mahşer gününü bekleyen yalazların iştahını kabartmıştır.
Gidişleri ismini duyanlar için kazanç, kendileri için sonsuz bir azap olmuştur.
Bilselerdi Rabb’lerinin ölümü öldürdüğü yerde, kendileri için nasıl sofralar hazırlattığını, anlarlardı bu dünyada kaç kuruşluk itibarları olduğunu.
“Günahkârların yiyeceği olan kanlı irinden başka bir yiyeceği de yoktur.”
Şimdi sen karar ver nasıl bir hayat yaşamak arzusunda olduğuna.
Belki görkemli bir şöhreti arzu edersin, kim bilir pırıltılı bir yaşama neleri feda edersin.
Önündeki bütün müşküller, engeldir nihayetinde, dinlemez yıkar geçersin.
Daha geniş bakarsın karşılaştığın tekliflere zahir, olmazsa olmazların, kalmazsa kalmasınlar olur.
Açtıkça açarsın imkânsızların önünü, mümkünü yok yapılamazların sayısını azalttıkça azaltırsın.
Kim bilir belki gerdanına sırnaşmış iki düğmeni de bir daha kapatmamak üzere açarsın.
Yetmezse iki ilik daha, belki de etek boyunu fora edersin.
Olmadı, estetikle erotik kavramlarını iyice kafasında karıştırmış biriyle ikna turlarına çıkarsın.
Bu kadar çabanın karşısında mutlaka bir şey olursun. Artık ne olursun, bana kalırsa olsan olsan perperişan olursun.
Mümkündür güç ve kudret arzun, kazanma hırsını demirci körüğü gibi pompalayıp durur.
Sen kazanmak için yaratıldığını sanırsın, daha fazla mal edinip, daha az harcamak hedefine yaşamınca sadık kalırsın.
Kazandıklarının tümünü dünyada yatırıma çevrileceklerden seçersin. Olmaz mı? Şimdilik neden olmasın.
Senin daha fazlan, başkalarının mahvıyla mümkün olur elbette, ‘piyasa acıyanlara acımaz’ der soluksuz ezersin.
Ezilenler karşında el pençe divan durdukça, kullarının sayıları hep artsın istersin.
Nihayetinde sen de kendi âleminin kralı olduğunu sanır, irin tadında kaynamış sudan içmek için gün sayarsın.
Yudumlarsın da emin ol, çünkü Rabb’in o kaynamış suyun boğazdan geçmediğini haber veriyor.
Dünyada yalnız kendisi için çalışan ukbâ da sahipsiz kalır.
Elbette bütün inkârlar her şeyi bilenin karşısında anlamsız olur. Sen heba olursun ancak senin perişan ettiklerin abadolur.
“Ey insanlar! O gün siz huzura alınırsınız, hiçbir şeyiniz gizli kalmaz.”
Hırs bütün damarlarını kabarttığında firavunu düşün.
Zenginlik hastalığı salyalarını akıttığında Karun gelsin aklına.
Güzellikten bir medet umuyorsan eğer, Afrodit nerede diye sor kendine.
Dünya saltanatı gözünü kamaştırdığında, sonsuz olana kulluğun şifasıyla teskin olmaya bak.
Harcayamadıkların seni harcamaya başladığında, kabri düşün ve en karanlık zamanda yanında bulunabilecek zenginliklerin sahibi olmaya yönel.
Unutma, zamanın el süremeyeceği güzellik var. O güne sabret ki, bitimsiz güzelliğin geleceği gün çirkin kalma.
Elbette bütün bunlar dünyadan bihaber kalmanı vazetmiyor.
Çabala, gücün adaletin güvencesi olsun.
Zenginleş, servetin muhtaçların felah buldukları merhamet kapısı olsun.
Sana lütfedilen güzelliğin, iffetinle birleşip, gıpta edilecek saffetin olsun.
Ver, vermekle eksilmeyeceğinin huzuruyla ver.
Eksilen sende kalandır.
Sebebi olmak şerefine eriştiklerine merhamet et.
Ve unutma, merhamet umulmayanın merhamet ummaya hakkı olmaz.
“Bu sebeple burada bugün onun bir acıyanı yoktur.”
O gün, tarafından acınmayanların mahvolacakları gün, sandığın kadar uzak değil.
İyi düşün!