Geçtiğimiz yıl ekim ayının başlarında bir toplantıda karşılaştık Hınıs Belediye Başkanı Erdoğan Eren ile. Hafif sitemkâr ama her zamanki gibi gülümseyen yüzü ile “kilometre olarak uzak olduğumuz için mi hiç Hınıs’ın haberini yapmıyorsunuz” dedi.
Direk cevap veremedim, “Hayır olur mu öyle şey, bizim için yayın yaptığımız doğudaki 14 il bir o kadar ilçenin birbirinden farkı olamaz” diyebildim.
“Ama hiç gelmediniz ilçemize, bir gelin bakın neler yaptık… Belki gazeteci bakışıyla eksiğimizi görür bizi yönlendirirsiniz” diyerek her zamanki nazik ve kibar tavrıyla davet etti.
O akşam en kısa zamanda ilçeye gitmeye söz verdim ve birkaç hafta sonra Hınıs’a doğru yola çıktım.
Yine o güler yüzü ile karışladı bizi. Belediye binasını görünce, “hizmet binanız biraz eski değil mi” diye sordum.
“Eski, çünkü yenisini Atatürk Üniversitesine devrettim, yüksekokul yapıldı. Belediyemizin işlevi, yaptığı hizmetler önemli, binası değil” diye cevap verdi.
Hayret dedim içimden, ilk defa böyle bir siyasetçi gördüm. Oysa meslek hayatım boyunca onlarca belediye başkanı bilirim, ilk iş olarak makam odasını yenileyen...
Kısa bir sohbetin ardından ilçede yapılan hizmetleri, yatırımları birlikte gezmeye başladık. Halk öylesine benimsemiş ki genç siyasetçiyi, bir belediye başkanından çok ilçenin gençlerinden biriymiş gibi muamele görüyordu.
İlçeye yurt, konut, gençlik merkezi, millet bahçeleri yapmış, belediye olarak tüm köy yollarını asfalta kavuşturmuş, kendi makine parkını oluşturmuş, en önemlisi halk ile güçlü bir bağ kurmuştu…
Hayata pozitif bakışı, genç nüfusla aynı dili konuşmasını sağlamıştı. Daha önce HDP’nin umuduna bırakılan ilçede adeta devrim yapmıştı. Öyle ki rakipleri halk arasındaki bağı koparabilmek için türlü türlü iftiralara başvurmuştu.
***
Gün boyu Hınıs’ı sokak sokak gezdik, yapılan hizmetleri fotoğrafladık. Röportajı tamamlayıp geri dönüşe geçmeden kendisine, “ bu çalışmalarını her yerde anlat, çok iş başarmışsın. Gençsin önün açık” dedim.
Gülümsedi, “ İleriki hayatımda siyaset düşünmüyorum. Bu benim ilk ve son dönemim. Zaman ne getirir bilmiyorum ama ben şu an böyle düşünüyorum” demişti.
Belli ki o gün ağzından çıkanları rabbim dua kabul etmiş, sevdiği kulunu erkenden yanına almıştı…
Hiç hırsı yoktu. Bu kadar başarılı olmasına, halk desteğini sonuna kadar arkasına almasına rağmen hiç havaya girmemişti. Hiçbir şey yapmasa dahi ilçeyi HDP’nin elinden alarak zaten iyi bir işe imza atmıştı. Ama şımarmamıştı.
Gençler diye bir derdi vardı, “ Gençlere çok zaman ayırmamız lazım. Gençlerin elinden tutmamız lazım. Evine iş, aş, para götüren bir genç başka yola sapmaz” diyordu.
Genç yaşına rağmen kelli felli siyasetçilere örnek olacak bir siyasetçiydi. Azimliydi ama hırsı yoktu. Milletvekilliğini elinin tersi ile itti. İnsan biriktirdi hayatında. Gereksiz kavgalara yarışlara girmedi. Doğru bildiğinden hiç sapmadı.
İyi bir vatansever, adil bir yöneticiydi. Tayyip Erdoğan hayranıydı. Odasında iki ayrı fotoğrafı vardı. “Her sıkıntıya girdiğimde Sayın Cumhurbaşkanımıza bakıyorum. O bu ülke için neler çekiyor, benim ki ne ki” diye düşündüğünü anlatmıştı.
Daha sonra birkaç kez telefonda konuştu ama hiç biraya gelemedik...
Yaklaşık 10 gündür yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyordu. Dün sabah o mücadeleyi kaybetti. Çok üzüldüm, iyi bir insandı. Öyle olmasa onlarca insan onun için gözyaşı döker miydi? Her taziye mesajı paylaşan güzel insan diye söze başlar mıydı?
Rabbim mekanını cennet eylesin…