Yıllar önce 1996-2000’li senelerde üniversite de okurken hayatımda önemli yere sahip olan iki arkadaşıma dair yazdığım bir şiirimi bu gün sizlerle paylaşmak isterim. Mehmet daha ayakları yere basan biriydi. Fevzi ise ailesi tarafından terk edilmiş gibiydi. Onlarla ilgili konular açıldığı zaman çok fazla konu uzatmak istemez hemen başka konulara giderdi. Bir kurban bayramında Fevzi’yi evimizde misafir ettikten sonra bir daha kendisinde haber alamadım. Nereye gitti, yaşıyor mu bu soruların cevabı tamamen bende bir muammadır. Ahmet’le daha sonraları görüşmek nasip oldu. Halen daha irtibatımız devam etmekte. Ahmet evlendi, çoluk çocuğa çok şükür kavuştu. O zor dönemlerde sona erdi.
İKİ ARKADAŞIM
Benim iki arkadaşım vardı.
İkisi de yapayalnız,
İkisi de gurbet eldeydi.
İkisi de aynı bölgeli, aynı harf ile başlayan memleketli,
Biri Antalyalı, diğeri Adanalıydı.
Biri Ahmet’le, biri Fevzi’ydi.
İkisi de mert, cesur ve yürekliydi.
İkisi de yürekten yaralı,
Birisi mafyadan diğeri her şeyden!
Yine de mutluydular, isyanı düşünmüyorlardı.
Biri öğrenci diğeri kartonpiyerciydi.
Bir yurtlarda diğeri kuytu bir dökümhane köşesindeydi.
Yurtta olan derdini paylaşırken diğeri duvarlarla paylaşmazdı.
Bağırsa da çağırsa da kendisine cevap veren olmazdı.
On lira paraları olsa onu yürekli insanlarla paylaşır,
Buldukları dost edindikleri aynı karakterli insanlarla yerlerdi.
Gurbet diyarında olmuşlardı insan sarrafı,
Gerçek dostumuzda, sevenimizde olmadı diye yakınır,
Bir den sigara, bir bardak çayla hüzünlerini satarlardı.
Aynı kıza âşık olmamışlardı ama
Buradaki kaderleri de aynı idi.
İkisi de yürekten sevmiş, ikisi de bağlanmıştı.
Birinin elinden mafya diğerinin elinden gurbet
Almıştı sevdiklerini, bırakmıştı onları yapayalnız.
İkisinin de hayali vardı, ikisi de umut doluydu.
Biri asistan olmayı diğeri ünlü bir futbolcu!
İkisi de güzel giyinmeyi sever, pahalı takılırdı,
Biri ütülü pantolon giyer diğeri moda kot…
Bayram olur, seyran olur ya gidemezlerdi.
Ana baba eli öpemediklerinin hüznü simalarındaydı.
Bir kulübe başında yarım saate hasret biterdi,
Yine yalnız geçecek bir gecenin hüznü başlardı.
Her şeyleri aynı idi ama bir şeyleri farklı,
Biri baba parası alırken diğeri kendi kazanıyordu.
Boyları da birdi, yaşları da, kaderleri ve tecrübeleri de,
Pişmişlerdi, yanmış çömlek gibi!
Ve ikisi de kayboldular, sırra kadem bastılar,
Ne bir haber ne bir telefon ne de mektup,
Onlar oldu bir yalan, yine bizdik burada kalan.
Sonra biri geldi diğeri sır oldu.