Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan Hüseyin Nihal Atsız 12 Ocak 1905 yılında İstanbul’da hayata gelmiştir. İstanbul Sultanisini bitirmiştir. 1930 yılında Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı bölümümden mezun olmuştur. Bir dönem kütüphanecilik ve edebiyat öğretmenliği görevinde bulunmuştur.1944 yılında Turancılık davası üzerine içeriye alınmış 1945 yılında serbest kalmıştır.1964-1975 yılları arasında Ötüken Dergisini çıkartmış fakat burada yazdığı yazılar nedeniyle 1973 yılında tekrar içeri alımmıştır.1974 yılında özel bir afla içeriden çıkan Atsız 11 Aralık 1975 yılında dünyaya gözlerini yummuştur. Atsız gerek yazdığı gerek söylediği şeylerle ülkemizde önemli ve çokça tartışılan bir insandır. Atsız yazdığı eserlerinde Türkçülük akımı üzerinde çokça durmuştur ve Türkçülük akımının en önemli temsilcilerindendir. Atsız eserlerinde şuan ki Türklerin milli şuurunu kaybetmemesi tarihine, diline, kültürüne sahip çıkması için hatırlatmalarda bulunmuştur. Zira geçmişi hatırlatmak yarını düşünmemek için değil, yarının geçmişe benzememesi içindir. Çünkü dünkü gerçekler yarında gerçek olabilir. Atsız günümüzde hala tartışılan ve bazı kesimler tarafından ırkçı olarak görülen bir insandır fakat Atsız yaşadığı yıllarda ona faşist diyen insanlara şu cevabı vermiştir. Hakkımda türlü sözler söyleyen insanlara ve hakiki fikrimi soran insanlara şunu söylemek isterim ki ben ne faşistim ne demokratım. Ben Türküm. Siyasi, içtimai mezhebim Türkçülüktür. Atsızın hala tartışılmasını belirtmemle ve her insanda olduğu gibi onunda doğruları ve yanlışları olmasına rağmen Türklere çok önemli fikirler aşılamış ve hayatını Türklüğe adamış bir insan olduğu için onu rahmetle anıyorum. Yolların Sonu adlı şiir kitabında Atsızın bir sözü vardır,
Bir gün gelip ırkımızın gürbüz erleri
Adım adım dolaşırken kutlu yerleri
Vaktiyle bir Atsız varmış derlerse ne hoş
Anılmakla hangi ruh olmaz ki sarhoş.
Bu dizelerden yola çıkarak vaktiyle bir Atsız varmış var olsun
Tanrı ona yaren ve yar olsun diyorum. Ruhu şad olsun.
Meslina Suya yazı için teşekkür ederim