Kapılar, insanlık tarihinin en eski yapı unsurlarından biridir. İlk çağlardan beri sadece bir geçiş noktası değil, aynı zamanda bir güvenlik unsuru ve kimlik göstergesi olmuştur. Orta Çağ’da surlarla çevrili şehirlerin devasa kapıları, o şehrin zenginliğini ve gücünü simgelerdi. Osmanlı döneminde ise kapılar, sadece korunma amacıyla değil, aynı zamanda misafirperverliğin ve toplumsal yapının bir yansıması olarak şekillendirilmişti. Erzurum gibi kadim şehirlerde de bu anlayışın izlerine rastlamak mümkündü.
Erzurum evlerinin kapıları, sadece bir giriş değil, aynı zamanda bir kültür taşıyıcısıydı. Ahşaptan yapılan bu kapılar, genellikle oymalar ve desenlerle süslenirdi. En önemli unsurlarından biri ise kapı tokmaklarıydı. Erzurum’da her evin kapısında mutlaka bir tokmak olurdu. Kapı tokmakları sadece estetik bir unsur değil, aynı zamanda bir iletişim aracıydı. Büyük ve ağır tokmaklar erkekler, küçük ve zarif tokmaklar kadınlar içindi. Gelen kişinin kim olduğu daha içeri girmeden anlaşılır, evin hanesi ona göre hazırlanırdı. Çift tokmaklı kapılar da yaygındı; biri ev halkı, diğeri misafirler için kullanılırdı.
Bugün Erzurum'un bazı eski mahallelerinde, ayakta kalabilen birkaç evin kapısında bu tokmakları görmek hâlâ mümkündür. Ancak artık o tokmaklar eski neşesiyle çalınmıyor, kapılar o eski sıcaklığıyla açılmıyor…
Şimdi ise, zamanın izlerini taşıyan bir kapı var karşımızda. Tokmakları kaybolmuş, rengi solmuş ama hâlâ ayakta. Dış cephesi canlı, belli ki yakın bir zamanda terk edilmiş. Kim bilir, bu kapıdan kimler geçti? Hangi çocuklar önünde oynadı, hangi misafirler kapısını çaldı? Kaç bayram sabahı sevinçle açıldı, kaç kez hüzünle kapandı?
Oysa şimdi sessiz ve sedasız, bir köşede unutulmuş. Tokmakları yerinde değil ama sanki hâlâ "Buradayım" der gibi bir duruşu var. En son kim dokundu bu kapıya? Kim açtı, kim kapattı? Bunlar artık birer sır. O evin sakinleri uzaklara gitmiş belli ki. Başka şehirlerde, başka hayatlar kurmuşlar. Onlar huzuru bulabildiler mi acaba?
Kaç kere çalındı bu kapı, kaç kez değişti kilidi; artık kimse bilmez. Çünkü bilenler çoktan uzaklara göçtü, anılar ise bu kapının ardında sessizce yaşlanmaya devam ediyor.
Karaköse Mahallesi'nde, son demlerini yaşayan bir mahallede, sessizce bekleyen bir zaman tanığı… Sizleri “Buradayım” diyerek selamlayan bir tarih şahidi. Kapının ardında saklı hatıralar, anılara karışan gölgeler gibi usulca kayboluyor. Ama belki bir gün, biri çıkıp bu kapıyı yeniden aralayacak. Belki çocuk sesleriyle, bayram sevinçleriyle tekrar hayat bulacak. Kim bilir…