Osmanlı Devleti’nin son döneminde yetişmiş, Cumhuriyet’in ilk yıllarına tanıklık etmiş ve üç büyük savaşta aktif görev almış bir askerî şahsiyet: Albay Mehmet Fahrettin Bartaçın. 1872 yılında Erzurum’da doğan Bartaçın, devleti temsil ettiği coğrafyalarda yalnızca bir komutan değil, aynı zamanda bir disiplin timsali, devlet aklının taşradaki temsilcisi olmuştur.
Mehmet Fahrettin Bey’in askerî kariyeri, yalnızca şahsî bir yükselişin değil, aynı zamanda Osmanlı-Türk askerî bürokrasisinin geçirdiği dönüşümün de somut bir örneğidir. 1890’da girdiği Harbiye’den 1893 yılında teğmen rütbesiyle mezun olmuş; yaklaşık kırk yıl süren askerlik yaşamında hem savaş alanlarında hem de idarî görevlerde bulunmuştur. 19’uncu Alay’dan başlayarak farklı birliklerde görev yapmış, harp sahası ile bürokrasi arasında gidip gelen bir çizgide, askerin değişen rolünü yansıtmıştır.
Osmanlı Devleti’nin son çeyreğinde, askerî görevler yalnızca muharebe sahalarıyla sınırlı değildi. Aşiretlerin denetimi, taşra düzeninin tesisi, merkezi otoritenin güçlendirilmesi gibi siyasî-askerî görevler de subayların sorumluluk alanına dâhildi. Nitekim Bartaçın da 1909 yılında Aşiret Alaylarının ıslahı amacıyla kurulan komisyonda görev almış, bu bağlamda devletin merkezileşme politikalarının saha uygulayıcısı olmuştur
1912-1913 Balkan Harbi, Osmanlı ordusunun yaşadığı büyük travmalardan biri olarak Mehmet Fahrettin Bey’in de hayatında derin izler bırakmıştır. Takip eden yıllarda, Birinci Dünya Savaşı’nın Doğu Cephesi’nde, özellikle Van, Bitlis ve Erzurum hattında görev almış; müfettişlikler, menzil denetimleri ve cephe yönetimi gibi stratejik önemi haiz birçok görevde bulunmuştur. Askerî Lise Müdürlüğü ve Astsubay Okulları’ndaki idarî vazifeleri ise onun eğitime verdiği önemin göstergesidir. Bu yönüyle, yalnızca savaşçı değil, eğitici kimliğiyle de öne çıkmaktadır.
Millî Mücadele yıllarında, 13’üncü Müstakil Süvari Tugayı ve Merkez Ordusu bünyesindeki görevleriyle dikkat çeken Bartaçın, Zile Ayaklanması’nın bastırılması gibi kritik iç güvenlik operasyonlarında da etkin rol almıştır. Bu süreç, askerî kimliğinin yanında siyasî bir kararlılığın da yansımasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolda sahada görev yapan subaylar arasında yer almış; Cumhuriyet'in ilk yıllarında da çeşitli kolordu ve tugay komutanlıkları ile askerî bürokrasideki etkinliğini sürdürmüştür.
1926 yılında kendisine verilen Kırmızı Şeritli İstiklâl Madalyası, yalnızca bireysel bir ödül değil, bir dönemin çetin şartları içinde gösterilen vefakâr mücadelenin devlet tarafından tescilidir. 1930 yılında emekli edilen Albay Mehmet Fahrettin Bartaçın’ın askerî biyografisi, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte subay tipolojisinin bir örneğini sunmaktadır.
Bugün onun adını tarih kitaplarında bir paragrafta, askerî arşivlerde bir sicil numarasıyla görsek de; ardında bıraktığı iz, Türk askerî tarihinin önemli taşlarından biridir. Mehmet Fahrettin Bartaçın gibi şahsiyetler, bir devletin yalnızca savaşlarla değil, o savaşların içinde şekillenen karakterlerle ayakta kalabileceğini göstermektedir.