Milli mücadele ve cumhuriyete giden yolda mihenk taşları nelerdi? Yüzüncü yılda gençlerimiz neleri bilmelidir? İç ve dış mihraklar kimlerdir? Yüz yılda neler değişti? İnşallah bu sorulara bu yazı dizimizde cevap bulmaya çalışacağız. 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Anlaşmasının imzalanması ve akabinde 7. ve 24 maddelerin uygulamaya konuşmasıyla birlikte Anadolu işgal edilmiş, halk işgalci güçlere karşı önce cemiyetler kurarak haklılığını savunmaya çalışmıştır. Bu adımlar yeterli olmamış, istiklal ve istikbalini kaybetmek istemeyenler başının çaresini farklı yollarla aramaya başlamıştır. İşte o günlerde İstanbul’da olan Mustafa Kemal ve arkadaşları bu hal çaresini hayata geçirmek üzere Bandırma Vapuruyla yola düşmüş, dert edinmiş, çare aramış ve sonunda çok şükür bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasına ön ayak olmuşlardır. Bizlerde bu süreci sizlere tüm yönleriyle ortaya koymaya çalışacak ve tarihe not düşmeye devam edeceğiz. Sizlere iyi okumalar diler, nice yüzüncü yılları ülkemizi ve milletimizi kavuşturmasını yüce Mevla’mdan niyaz ederim.
SAMSUN RAPORU 20 Mayıs 1919
Mustafa Kemal tarafından kaleme alınan Samsun raporunun en önemli özelliği bölgede ki meydana gelen olaylar hakkında İstanbul’a bilgi veren ilk belge olmasıdır. O günlerde Samsun ve çevresi İngiliz işgali altında idi ve Pontus çetelerinin cirit attığı mekândı. Raporda katliama uğrayanların batılılarca iddia edildiği gibi Rumlar değil, Türkler olduğu yazılıydı. Yani bölgede ki sorunun kaynağı Türkler değil Rumlardı. Raporda aynı zamanda Türk milletinin esarete tahammülünün olmadığı ve İzmir’in işgali haksızlığı dile getirilmişti. Samsun raporuna İstanbul hükümeti ve İtilaf devletleri herhangi bir tepki vermemişlerdi. Zira beklenildiği gibi ortada büyük bir yalan vardı ve bu yalandan hepsi haberdar idi. Samsun raporun malumun ilanıydı. Mustafa Kemal bir süre sonra Samsun’dan daha güvenli olan Havza’ya geçmiştir.
HAVZA GENELGESİ ( 28 Mayıs 1919)
Mustafa Kemal’in tüm sorumluluğu üstüne alarak tek başına yayınladığı genelgedir. Milli mücadele açısından Havza genelgesinin önemi işgallere karşı halkta oluşan tepkiyi gün yüzüne çıkarmaktı. Halk bu durumu kabullenmiş mi yoksa olup bitenden haberdar fakat bir lider mi bekliyor? İşte asıl cevap alınması gereken sorular bunlardı. Genelge yayımlandıktan sonra tüm soruların cevabı alınmıştı. Peki, İstanbul hükümetinin Havza genelgesine tepkisi ne oldu? Mustafa Kemal, hava değişimi alması için İstanbul’a geri çağırmak olmuştur. O zaman genelge de neler yazılıydı ki bu durum İstanbul hükümetini bu kadar rahatsız etmişti. İşte maddeleriyle genelge;
- Ordular terhis edilmeyecek,
- Silahlar teslim olmayacak,
- İstanbul hükümeti ve İtilaf Devletlerine işgalleri kınayıcı protesto telgrafları çekilecek,
- İşgalleri kınayıcı mitingler yapılacak.
Havza Genelgesi hükümleri halk nezdinde karşılık buldu mu? Elbette ki karşılık buldu, bunun en açık ispatı mitinglerin yapılmasıdır. 30 Mayıs 1919 tarihinde Havza mitingi yapıldı. Bu, Türk halkının Mustafa Kemal tarafından yapılan çağrıya olumlu cevap verdiğinin göstergesidir. Havza genelgesinin akabinde Mustafa Kemal’in yetkileri daraltılmış ve görevi III. ordu müfettişi olarak değiştirilmiştir. Havza mitingi ve akabinde ülkenin farklı yerlerinde yapılan mitingler İstanbul hükümeti ve İtilaf devletlerini zor durumda bırakmış, halkın işgalleri karşısında direnç göstereceği anlaşılmıştır. Bu durum atılacak adım ise yol haritasının çizilmesidir. İşte Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının temel düşüncesi de bu yönde olmuştur. Vakit kaybedilmeden Havza’dan Amasya’ya doğru yola çıkılmıştır. Güzergâhta yer alan yerlerin tercih edilmesinde temel koşullardan biri ve en önemlisi ise şehirlerin işgal edilmemiş olmasıydı. İşte o noktalardan biri de Amasya idi. Yüzüncü yıla girerken en önemli adımlardan biri olan Amasya genelgesine pazartesi yazımızda yer vermeye çalışacağız.