Acısı ile tatlısı ile bir yılı daha geride bıraktık.
Ömrümüzden koca bir yıl daha geçti.
Geçen her yıl bir diğerini aratır oldu. İnsanoğlu öyle bir hale büründü ki; çocukken masallarda bize anlatılan canavarlara rahmet okuttu.
2024 yılını İsrail zulmü altında inim inim inleyen ama insanların hiçbir şey yapamadığı Filistinlilere acıyarak kapatıyoruz.
Aylardır bombalar altında her gün onlarca sivilin öldüğü, kalanların açlık, susuzluk ve soğukta yaşam mücadelesi verdiği, en temel hakkı olan tedaviye ulaşamadığı, tüm insanlığın aslında Filistin’de soykırıma uğradığı bir döneme şahitlik ediyoruz...
İnsan haklarının yok sayıldığı, hayvanların bile insandan çok daha değerli görüldüğü bir dünyadan geçiyoruz...
Her yıl aynı duaların edildiği, gördüğümüz son sıkıntı bu olsun dediğimiz ancak gelen yılın geçen yılı arattığı bir dünyaya gözlerimizi açıyoruz…
Dünya hırsının gözümüzü bürüdüğü, 10 ilin bir depremle yerle bir olduğu ama zerre akıllanmadığımız sanki yıl atlayınca her şeyin son bulacağı sığ bir düşünce içinde debelendiğimiz cahil dönemden geçiyoruz.
“31 Aralık akşamı kötü bir yıldı gitsin gelmesin, yeni yıl bize sağlık, huzur, para getirsin” dilekleri dillerden dökülürken kimsenin kendini hesaba çekmediği bir yılı yine hep birlikte karşılıyoruz.
Her yer ışıl ışıl...
Sanki dünyada hiç kan akmıyor.
Sanki daha dün 12 vatan evladını hiç toprağa gömmedik.
Sanki insanlık en iyi dönemini yaşıyor.
Sanki tüm sıkıntılar bir gecede yükünü toplayıp gidecek muamelesi yapılıyor.
Oysa ne giden yılın ne de gelen yılın bu olanlarda bir kabahati yok. Kabahati olanlar bizleriz. Bize Allah tarafından bahşedilen hangi nimetin kıymetini biliyoruz ki!
Dünya hevesi her birimizi çoktan yok etti ama biz hala ayakta duran bedenimizi insan zannediyoruz...
Ne giden yıla kusur bulalım, ne gelen yıldan medet umalım...