Koyun sürüsü geri döndüğünde topal koyun lider olurmuş. Ayakların baş başların ayak olduğu dönemlerden geçiyoruz maalesef...
Bu her alanda durum böyle, her meslek yapısında ciddi deformasyonlar yaşanıyor.
Kimse yanlış anlamasın, bunu yalnızca siyasete falan bağlamıyorum. Bu sürece sadece siyaset eli ile gelmedik çünkü…
Bireysel olarak gelişim göstermeyen toplumlar toplu olarak kaybetmeye mahkumdur. Bu koca bir ülkede olabilir, bir kent hatta küçük çekirdek bir ailede olabilir.
İçinde yaşadığımız, üzerine şarkılar şiirler yazdığımız, uzaklaştığımızda ‘sıla’ diye gözümüzde tüten koskoca bir Erzurum’a bakalım...
Dünde bu kenttin ulaşım sorunu vardı bugün de var.
Dün de bu kenttin teşvik sorunu vardı bugün de var.
Dünde bu şehirde göç sorunu vardı bugün de var.
Dünde bu kentin işsizlik sorunu vardı bugün de var.
Dünde bu şehirde pazar sorunu vardı bugün de var.
Aslında geçen bu kadar yılda değişen, gelişen, gözle görünen, kenti bir yerden alıp bir yere uçuran bir gelişme yok…
***
İki üniversitemiz var, bugüne kadar on binlerce mezun veren. Sahi bu kadar mezundan başarılı olmuş kaç kişi bu kentte kaldı? Hiç…
Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren milletvekili seçip Ankara’ya gönderildi. Kaçı görevi bittiğinde geri dönüp yaşamına devam etti? Bir, bilemedin iki…
Hani rahmetli İbrahim Erkal diyor ya, ‘Erzurum uzak şehir’ gerçekten öyle.
Değişimden yana tavır alamayan bir kent...
Her geçen yıl kapasiteli insan kaynağını kaybediyor, beyin göçü hızlandı!
Yerel sermayesini oluşturamadı…
Gelenin gideni arattığı şehir galiba uzaktan sevmek en iyisiydi.
Azıcık yükünü tutanın kaçtığı, kalanın kaçmak için çare aradığı Erzurum, bugün dengi illerin çok ama çok gerisinde kaldı...
‘Aman şuna destek vermeyelim önümüze çıkar’, ‘Bu da parayı nerden buldu’ diye diye evlatlarını yaftaladığımız bu şehirde, kaliteli insan stokunu erittik...
Bizim kendimize yaptığımızı düşman yapmadı…
Bu nedenle ne siyasete kusur bulalım, ne de bizi yönetenlere…
Geldiğimiz nokta kendi elimizle yaptığımızdır…