Yeni yıl sönük bir başlangıç yaptı.
Yenisi gitti yıl eskimeye başladı bile.
Yaşanan olaylar ve geçim derdi dolayısıyla her ne kadar birileri köpürtmeye çalışsa da yeni yıl coşkusu denebilecek şeyler çok kısıtlı bir insan topluluğu arasında yaşandı ve bitti.
Geriye ne kaldı derseniz; elbette Filistin hüznü ve yapılanların yetersizliğinin verdiği vicdan azabı kaldı.
Eski yılın son günlerinde terörün kanlı yüzünün canımızdan can götürdüğü kahraman şehitlerimizin acısı kaldı.
Yaşanan hadiseler siyaseti de bir miktar gündem ötesine atıverdi.
Yaklaşan seçimlerin start noktasına çok yaklaşmış olmamız bu büyük sessizliğin yakında iki kampı öne çıkaracağının göstergesi gibi.
Sevinçliler ve küskünler.
Listelerde isimlerini görenlerin coşkusuyla, beklediklerini bulamayanların nefreti salonları, sokakları dolduracak.
Oysa meselenin isimleri üzerinde dönmediğini anlamaları gereken bu -kendilerine öyle diyorlar- şehrin önde gelenleri, hiç de ben merkezli olmaktan kurtulamadıklarını her fırsatta gösteriyorlar.
İstisnalar olabilir ama bildiğiniz üzere kaideyi bozmaz!
Adayları bekleyen yığınla sorun gözlerine çocuk oyuncağı gibi görünüyor. Hele bir seçilelim sonrasını sonra düşünürüz tavrı sessizliğin içerisinden adeta sırıtıyor.
Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama aday adayların istisnasız hepsinin afişlerinde büyük harflerle, şimdi hizmet zaman gibi kalıp sloganlar var ama proje filan yok ortada.
Bir kaç tane yasak savma kabilinden projecikler varmış gibi görünse de halkın pek bunlarla ilgilendiği yok.
Adaylar da bunu çok iyi biliyor. Koltuğa çıkan yolun halkı heveslendirmekten geçtiğini ve de bunun projeyle filan olmayacağını keşfetmiş durumdalar.
Devlet kadrolarının imtihanla sahiplerini bulduğu bugünlerde maaşa bağlanmanın en kestirme yollarından birinin belediyeden geçtiğini bilenlerle, bunu sessiz ve derinden oya çevirmeye çalışan adayların sessiz mutabakatı gölge oyunu gibi icra ediliyor.
Bu iş adaylar netleştikten, seçim startı verildikten sonra hafiften gün yüzüne çıkmaya başlayacak.
Oysa adayların oturmak istedikleri koltuğun gereklerini hakkıyla yerine getiremezlerse nasıl bir veballe boyunlarına dolaşacağından haberleri yokmuş gibi davranıyorlar.
İnsan kendini bilir. Hangi işin hakkını verebileceğini hangisini eline yüzüne bulaştıracağını en iyi kendisi bilir.
Bilir de şu egolar sandığın etrafında dolaşmıyor dans ediyor olduklarından, sallanmaktan kimsenin bu ayrıntıları düşünecek vakti kalmıyor.
Halkın geçim derdi gibi bir büyük belası var…
İş dünyasının tezgahı çevirmek, kepenkleri indirmemek gibi bir derdi var.
Tamam da bu milletin tüyü bitmemişlerinin de üzerimizde vebali var. Sadece adayların değil seçmenlerin de üzerinde.
Keşke bu seçim aday adaylarından yiğitçe ben bu işe soyundum ama hakkından gelemem, vebale girerim diyenleri görsek.
Keşke seçmenler kendi aralarında oğlana iş, dükkana ihale, arkadaşımdır başkan egoları yerine bu şehrin dertlerinin hakkında kim gelir tartışmaları işitsek.
Elbette vardır ama daha çok çıksa sesleri.
Keşke bu seçim de bit pazarına nur yağdırmasa. Beğenmediğimiz eskileri özletmese.