Âlem-i misallerin ekberinde sıra... İnsan-ı kâmillerin zirvesinin rüyasında.
Allah’ın güzel sözlerini bize taşıyanların sonuncusu Hazreti Muhammed’in Salat ve selam onun üzerine olsun, sadık rüyasından murat almaya yürüyoruz.
O (sav) uyuduğunda da kalbi uyanıktı şüphesiz, öyle söylüyordu...
“Biz peygamberler topluluğunun gözleri uyur, kalplerimiz uyumaz.”
Kendisini uyanık zannedip uyuyunca rahata ereceklerini sananlara da...
“İnsanlar uykudadır öldükleri zaman uyanırlar.” diyerek uyaran Resul’ün uyanıklığına şahitlik edip, ölmeden önce ölmeye niyetleniyoruz.
O halde vira Bismillah diyerek; o kutlu düşlerden birinde kendimizi bulmaya...
O rüyaya daha gerçekleşmeden inanmanın vecdinde sarhoşluğumuzu artırmaya...
Vedud olan Allah’a; âlem-i zuhurdaki ihsanlarıyla yetinmeyip, âdemi; âlem-i hayalden de mahrum etmediği için şükretmeye uyandıran rüyasından kâm almaya duralım.
Bir gece rüyasına özlem düştü Peygamberimizin (sav)... Hasret nâr oldu yaktı yüreğini Efendimizin...
Suretlerin umudu söndürdü ateşi ve muhteşem bir fethin sabahına eriştirdi O’nu...
Heyecanla anlattı arkadaşlarına içinde eksik, yanlış, aldatmacanın bulunması mümkünsüz rüyasını...
Rüyasında, ashabıyla birlikte saçlarını tıraş edip kısaltmış olarak, güven içinde Mekke'ye girdiğini görmüştü.
Anlattıkları heyecanları artırdı, kuvvetleri pekleştirdi ve Mekke yoluna revan etti onları...
Yürüdüler, ihramları üzerlerinde, kurbanlıkları yanlarında, ellerinde ne kılıç ne de kama; özlemlerine doğru sefer eylediler.
Önleri kesildi, yolları rüyayı doğrulamıyormuş gibi göründü önce... Uykuda olanlar uyanıkların bildiklerini nereden bilsinlerdi ki?
Mekke’ye giremediler, üstelik Hudeybiye’de aleyhlerine gibi görünen bir anlaşmayla sarsıldı inançları...
Yol arkadaşlarının en gözü karası Ömer bile akıl erdiremedi bu işe...
O an uykuda olduğunu unutup uyanıklık tasladı, sabırsızlık gösterdi Sevgiliye...
Sonra düşündükçe yandı bu yanlışına, o yandıkça yanlışı imanına kuvvet oldu.
Ancak Hudeybiye’den dönerken imdada yetişti vahiy ve o sahih rüyanın gerçekleştiğini tereddütsüz ilan etti.
Allah, Elçisi'nin sadık rüyasını gerçekleştirmiştir. Allah dilerse, Mescid-i Haram'a güven içinde, başlarınız traşlı yahut saçlarınız kısa kesilmiş olarak ve hiçbir korkuya kapılmadan mutlaka girersiniz çünkü O, sizin bilmediğinizi (her zaman) bilmektedir ve (sizin için,) bunun yanı sıra, yakında gerçekleşecek bir zafer takdir etmiştir. Fetih Suresi/27
Artık kimsenin rüyadan şüpheye düşme hakkı kalmamıştı ya anlamamışlardı da nasıl bir zafere karşılık geldiğini başlarına gelenin.
Zaman anlatacaktı onlara nasıl bir fethin içerisinde olduklarını ve bu yaptıklarının silahla, zorla başarılamayacağını...
Yürek fethini müjdelemişti rüya ve adım adım Mescid-i Haram’a giden yolun önlerine nasıl açılacağını gösterecekti zaman.
Özlemlerini infak ederek yurtlarını göremeden Medine’ye dönen Müslümanları iki ganimet birden bekliyordu...
Sabırsızlanıp itaatten ayrılmamanın huzuru...
Mescid-i Haram’a kan ve enaniyet bulaştırmadan kavuşmanın süruru...
Rüyaların hakikatin yol arkadaşları olsun istiyorsan ey talip... Hazreti Muhammed’in sadakatiyle bak rüyana… Ve sabrı kendine yoldaş eyle...
Allah razı olsun ,çok güzel yazı .