Hayatın hepimiz üzerine kurulu bir oyun olduğunu biliyorum artık.
Hiç oyalanmamak istediğimiz bir oyalamaca oyunu hayat.
Gidenleri, gelenleri, arkadan vuranları, yüze gülenleri, sevilip sevmeyenleri, sevip bir türlü sevilmeyenleri içerisinde toplayan bir oyun hayat.
Ben de, sen de, bu oyalamacanın içerisinde sürekli başka rollere çıkan oyuncularmışız aslında.
Şimdi bütün bunları baştan sona anlıyorum.
Ta en başından bakınca yaşadıklarıma, olup biten gözümün önünde belirsiz şekiller olmaktan çıkıyor.
Hayaller siliniyor, gölgelerin asılları olmadığında nefes alamadıklarını anlayabiliyorum artık.
Hayat gözlerimizi kapatıp açtığımız an kadar bizi karanlıkta bırakabiliyor.
Yaşam bizi sevebilecek kadar gerçek değil. Gerçek olan biz de değiliz aslında.
Biz güneşin uzatamadığı, hilalin yok edemediği mutlak gerçek olandan ışığını emanet alan gölgeleriz hepsi bu!
Ve hepsi bu dediğimiz sonsuzluğun içerisinde oyundan çıkmadan, oyalamacadan kendini kurtarmaya çabalayan ne- fes kadar kudretsiz âdemleriz.
Bilirsek güçsüzlüğümüz kadar muhkem oluruz oyunda. Bilemezsek sonu gelmez bir oyalamacanın girdabında hiç!