Afganistan’ın Gazne şehrinde kurulmuş ilk Türk-İslam İmparatorluğunun en parlak dönemini yaşatan hükümdardır. Hindistan üzerine yaptığı 17 büyük seferi ile bilinen ve bölgeye İslamiyet’i götüren, kast sisteminin de böylelikle çözülmesine ön ayak olan devlet adamıdır. Türk tarihinde ilk defa sultan unvanına Abbasi Halifesi tarafından layık görülen yine Gazneli Mahmut olmuştur. Peygamber sevgisiyle dolu, ilim irfan sahibi, ilim meclislerinin müdavini ve ilim ehlinin koruyucusu, âlim ve bilge sultandır. Devrin önemli bilgini Biruni için sarf ettiği: “ Sarayımın en kıymetli hazinesidir.” Sözüyle bilinen yine Sultan Mahmut’tur. Büyük Selçukluların Horasan Bölgesinde fırtına koparacağını görmüş Karahanlı hükümdarı Yusuf Kadir Han ile meşhur Maveraünnehir Zirvesini tertip etmiştir.
ÇAKA BEY
İlk Türk denizcisi ve Çaka Beyliğinin kurucusudur. İzmir ve çevresinde devletini kurmuş, Peçenekler ile anlaşma yaparak İstanbul’u denizden kuşatmıştır. Ömrü deryalarda geçmiş, hayatında hiç yılgınlık göstermemiştir. Beyliğinin kuruluş tarihi 1081 yazılmış ve bu tarih Türk donanma tarihinden kuruluş tarihi kabul edilmiştir. Bizans İmparatorluğuna karşı Koyun Adaları Deniz Savaşı kazanmış ve ilk deniz muharebesini yapan asker olarak Türk tarihine geçmiştir. Anadolu Selçuklu hükümdarı Sultan I. Kılıç Arslan’a kız kardeşini vermiş, akrabalık bağlarının güçlenmesine neden olmuştur. Bizans oyunları Çaka Bey ile I. Kılıç Arslan’ın arasını açmış, aralarında ki mücadele sonucunda ilk Türk amirali, İzmir’i fetheden, Bizans’ı titreten Türk olarak bilinen Çaka Bey hayata veda etmiştir.
FAHRETTİN PAŞA
I. Dünya Savaşı adeta Türk milletinin destan yazdığı, emperyalist güçlere karşı vatanını son damlasına kadar savunanların olduğu bir dönem olmuştur. Çanakkale de Mustafa Kemal Paşa, Irak da Halil Paşa ve Hicaz- Yemende Fahrettin Paşa bu mücadelenin ön saftaki kahramanları olmuştur. Medine de Hz. Peygamberi korumakla sorumlu olan Fahrettin Paşa’nın yükü ağır olmuş, kutsal beldeleri savunurken ihanete uğramış; fakat mücadelesinden hiç bir zaman yılmamıştır. Batının milliyetçi söylemlerine, İngiliz casusların oyunlarına kananlar Paşayı zor durumda bırakmış, Paşa’nın gündüzleri bile geceye dönmüştü. Nihayet, bölge halkının ihaneti artınca, paşa durumu vahim görmüş kutsal emanetleri Medine’den İstanbul’a nakletmiş ve I. Selimden beri bize emanet olan bu emanetlerin bugüne kadar gelmesine ön ayak olmuştur. Askerleri için Mehmetçik ifadesi ilk kez kullanmış, açlıkla imtihan olan askerlerine yüce yaratanın gönderdiği çekirgeleri yedirerek bir kez daha Allah dostu olduğunu göstermiştir. İngiliz casus Lawrence tarafından Çöl Kaplanı olarak tanımlanmış, savaştan sonra Mustafa Kemal tarafından daha sonra Afganistan’a gönderilmiştir. Tam bir dava adamı olmuş hatıralarını yaz diyenlere ben sadece görevimi yaptım, yazılacak bir şey yok diyerek konuyu kapatmıştır.
AZİZ SANCAR
Türk tarihinde dönem noktası, çalışma ve azmin sonucu, başarının zirve noktası Nobel ödüllü Aziz Sancar’dır. Zekânın sadece genetik olmadığını, asıl zeki insanların çalışan insanlar olduğu teziyle ortaya koyan Güneydoğu da Mardinli bir fakir ailenin ilmen zengin çocuğu Aziz Sancar’dır. 2015 yılında DNA’nın onarılmasıyla ilgili kimya dalında ödülünü alırken bu ödülünü Türk milleti ve Atatürk devrimleri adına alıyorum diyecek kadar da milliyetçi bir portredir. Aldığı ödülle yetinmeyen kaldığı yerden çalışmaya devam eden çalışkan karınca lakabını hak eden saygın bir bilim adımıdır. O aldığı ödülü Türk Silahlı Kuvvetlerine bağışlayacak kadar cömert bir vatan evladıdır. Aziz Sancar ben çalıştım ve başardım diyecek gençlere örnek bir rol modeldir. O eserini Anıtkabir de sergiletirken aslında şunu demek ister: “Çalıştıktan sonra ulaşamayacağın hedef yoktur.”
“Gereği kadar öğrenin, aşırıya kaçmak yaratıcılığı öldürüyor. Okumanın yanı sıra düşünmek için de kendinize zaman ayırın, eğitim ve araştırma için yurt dışına çıkın; ama sonra muhakkak ülkenize geri dönün.